Skip to content
FacebookYouTubeInstagramTwitterGoogle+
Op. Dr. Aytun AktanOp. Dr. Aytun Aktan
Op. Dr. Aytun Aktan
Kadın Hastalıkları ve Doğum, Tüp Bebek Uzmanı
0530 031 13 70Vital Fulya Plaza Teşvikiye, Hakkı Yeten Cad. No:23, Kat:2 Şişli - İstanbul

0530 031 13 70

RANDEVU TEL

info@draytunaktan.com
  • Op. Dr. Aytun Aktan
  • Kadın
    Hastalıkları
  • Gebelik
    Takibi
  • Doğum ve
    Lohusalık
  • Kısırlık ve
    Tüp Bebek
    Tedavileri
    • Tüp Bebek Tedavisi
    • Tüp Bebek Tedavisine Ne Zaman Başvurmalısınız?
    • İnfertilite (Kısırlık) Nedir?
    • Kadına ait İnfertilite nedenleri
    • Erkeğe Ait İnfertilite Nedenleri
  • Laparoskopi &
    Histeroskopi
    • Laparoskopi
    • Histeroskopi
  • Blog
  • Galeri
    • Prensler & Prensesler
    • Videolar
    • Gazete Haberleri
  • Randevu &
    İletişim
  • Op. Dr. Aytun Aktan
  • Kadın
    Hastalıkları
  • Gebelik
    Takibi
  • Doğum ve
    Lohusalık
  • Kısırlık ve
    Tüp Bebek
    Tedavileri
    • Tüp Bebek Tedavisi
    • Tüp Bebek Tedavisine Ne Zaman Başvurmalısınız?
    • İnfertilite (Kısırlık) Nedir?
    • Kadına ait İnfertilite nedenleri
    • Erkeğe Ait İnfertilite Nedenleri
  • Laparoskopi &
    Histeroskopi
    • Laparoskopi
    • Histeroskopi
  • Blog
  • Galeri
    • Prensler & Prensesler
    • Videolar
    • Gazete Haberleri
  • Randevu &
    İletişim

Kadın Hastalıkları

VAJİNAL AKINTILAR ve TEDAVİLERİ

Kadın genital yolu; dış ortama açık, hormonlardan etkilenen, cinsel yolla bulaşabilecek hastalıklar için adeta bir giriş kapısıdır. Kadın hayatının her döneminde vajeni kaplayan doku ve içerdiği mikroorganizmalar farklılıklar göstermektedir. Özellikle ergenlik sonrası ve üreme çağında vajen yapısı, östrojen denilen kadınlık hormonu etkisi altındadır ve laktobasil denilen faydalı mikroplar barındırır. Bu ortamı bozan; hormonal etkiler (menopoz, gebelik vs.), vajinal duş, cinsel ilişki, antibiyotik kullanımı ve hatta stres vajinit olarak isimlendirilen genital enfeksiyonların ortaya çıkmasını kolaylaştırır.

Sağlıklı bir kadında hormonların etkisi ile oluşan vajinal akıntı berrak, kokusuz, beyaz renktedir. Akıntının görünüşü, kıvamı ve kokusu adet döneminin değişen günlerinde farklılık gösterebilir. Kimi kadınlarda düzenli pet kullanımını gerektirebilecek miktarda akıntı olabilir. Bunlar normal akıntılardır ve her akıntı enfeksiyon demek değildir.

Anormal vajinal akıntı hangi durumlarda ortaya çıkar?

Vajinite sebep olan enfeksiyonlarda akıntı normalin dışında oldukça kötü kokuludur ve yanma, kaşıntı gibi şikayetlere neden olur.

Anormal vajinal akıntının sık rastlanan nedenleri şöyle sıralanabilir;

  • Menopoz süreci
  • Antibiyotik kullanımı veya diyabetin (şeker hastalığı) neden olduğu mantar enfeksiyonları
  • Prezervatif kullanılmamasıyla artan parazit enfeksiyonları (trikomoniyazis)

Mantar enfeksiyonları

Mantar (candida) kadının vajina florasında var olan fırsatçı bir enfeksiyon türüdür. Vajenin nemli ortamı mantar enfeksiyonları için zemin yaratır. Gebelik, doğum kontrol hapları, çeşitli nedenlerle antibiyotik kullanımı ve kontrol edilmeyen diyabet (şeker hastalığı) mantar enfeksiyonunun oluşumuna zemin hazırlar.

Mantar enfeksiyonunda akıntı kesilmiş süt kıvamındadır. Akıntı ile birlikte ciddi kaşıntı ve yanma olur. İdrar yaparken idrarın değdiği bölgede yanma şikayeti artar. Bilinenin aksine candida enfeksiyonu cinsel ilişki ile bulaşmamaktadır.

Mantar enfeksiyonlarının tedavisinde; antifungaller, antibiyotikler veya flora düzenleyiciler kullanılır. Mantar enfeksiyonları günümüzde tek doz tedavilerle başarıyla tedavi edilmektedir. Sık tekrarlayan enfeksiyonlarda ise bu tedavinin her adet döneminde, şikayet olmasa da tekrarlanması önerilir. Tedavi tekrar sıklığına göre 3-6 ay sürebilir. Lokal yanma ve kaşıntının etkin ve çabuk rahatlatılması için vajinal ya da lokal krem, tablet veya fitil kullanılabilir.

Mantar enfeksiyonları bazı kadınlarda sık tekrarlayarak hayat kalitesini ciddi anlamda bozabilir. Bu nedenle böyle durumlarda olası risk faktörleri iyi incelenmeli (şeker hastalığı, tiroid bozuklukları, immün sistem (bağışıklık sistemi) hastalıkları, şişmanlık, menapoz, gebelik vs), nedenler ortadan kaldırılmaya çalışılmalı, yaşam tarzı ve alışkanlıklarda değişiklikler yapılmalıdır. Mantar enfeksiyonu cinsel yolla bulaşmadığı için eşin tedavi olması gerekmez.

Trikomoniyazis

Trikomoniyazis; “trichomonas” adındaki bir parazitin neden olduğu, cinsel ilişki ile bulaşan hastalıklar sınıfındadır.

Sık partner değiştiren ve ilişki sırasında prezervatif ile korunmayan kadınlarda sıklıkla görülür. Akıntı bol miktarda ve köpüklüdür. Jinekolojik muayene sırasında kolaylıkla ayırıcı tanısı yapılabilir.

Şikâyetler tipik olarak adet sonrasında artar, mesane ağzını tuttuğu için idrarda yanmaya sebep olur. Menopozla artış eğilimi göstermez.

Tedavisinde eş ile birlikte kullanılmak üzere çeşitli antiprotozoal tablet ve vajinal fitiller önerilir. Prezervatif kullanımı tavsiye edilmektedir.

Bakteriyel vajinozis

Bakteriyel vajinozisin neden olduğu akıntı sarı, gri renkte ve kötü kokuludur. Bu koku sıklıkla bayat balık kokusuna benzetilir. Gebelik sırasında geçirilen enfeksiyon erken doğum ile ilişkilidir. Jinekolojik muayene sırasında kokusu ve akıntının renginden kolaylıkla tanınsa da bazen ayırıcı tanı için vajinal kültür yapılabilir. Tedavide etken mikrooranizmaya karşı antibiyotik tabletler veya vajinal fitiller verilir. Eş tedavisi önerilir.

Mantar enfeksiyonları, trikomoniyazis, bakteriyel vajinozis başlıca 3 ana vajinit etkenidir. Bunların dışında birçok başka bakteri, virüs ve parazit vajinite sebep olabilir. Vajinada yabancı cisim varlığında kötü kokulu ve bol miktarda geçmeyen akıntı gözlenebilmektedir.

Vajinite karşı ne gibi  kişisel önlemler alınabilir?

Vajinal duş uygulaması normal vajinal florayı bozduğu için önerilmemektedir.

İlişki süresince prezervatif kullanılması, paraziter enfeksiyonlar ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların engellenmesi için sadece menopozda değil, kadının tüm cinsel yaşantısı boyunca dikkat etmesi gereken bir korunma metodudur.

Kadın hijyeni için kullanılan ürünler, deterjanlar, sentetik iç çamaşırları, kaşıntı ve akıntıya sebep olabilirler. Pamuklu iç çamaşırların giyilmesi, iç çamaşırların granül sabun ile yıkanması, iritasyona yol açtığı düşünülen ürünlerin kullanılmaması faydalı olacaktır.

Hijyen kurallarına uyulduğu sürece bu enfeksiyonlar tuvaletten bulaşmaz. Ellerin yıkanması ve tuvalet sonrası temizliğin önden arkaya doğru yapılması yeterlidir.

CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR

CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR
Clamidya, Micoplazma, Üreoplazma Enfeksiyonları

İdrar yolları, serviks (rahim ağzı) ve pelvisi tutabilen enfeksiyonlardır ve anormal vajinal akıntıya neden olabilirler. Tedavi edilmezse fallop tüplerini tahrip ederek dış gebelik ve infertiliteye (kısırlığa) neden olabilirler. Genellikle cinsel yolla bulaşırlar. Anneden bebeğe doğumda bulaşıp, bebekte göz ve akciğer enfeksiyonu yapabilirler.

Vajinal akıntı, idrar yaparken ağrı, kasık ve karın ağrısı
şikayetlerine yol açabilirler. Diğer vajinit etkenleri gibi jinekolojik muayenede kolay tanınmayabilirler. Bu nedenle özel kültür besiyerlerinde üretilebilirler. Ya da servikal akıntıdan veya idrardan PCR yöntemleri ile mikroorganizma aranabilir.

Antibiyotiklerle tedavi edilir. Eş tedavisi de gerekir. Antibiyotikler genellikle hızlı etki eder. Ağrı için aspirin ve asetaminofen önerilebilir. Cinsel ilişkide prezeravatif kullanılması önerilir.

Genital herpes (Genital uçuk)

Herpes Simpleks Virüs Tip 2′ nin neden olduğu viral bir hastalıktır. Kadında ve erkekte ağrılı uçuklara neden olur. Genital bölgeler, ağız ve rektumdan temas sonucu geçer. Cinsel yolla bulaşabilir. Bir kere bulaştıktan sonra ömür boyu vücutta kalır. Uyku dönemlerinden sonra atak yapıp tekrar uyku dönemine geçer. Aktif dönemlerde ağrıya neden olur. Fiziksel stres (sıkı giysi gibi), duygusal stres, adet görme veya diğer hastalıklar ataklara neden olabilir. Özellikle aktif dönemlerde son derece bulaşıcıdır.

Ağrılı uçuklar, ateş (genellikle ilk atakta), adale ağrısı, vajinal akıntı, ağrılı idrar yapma, cinsel ilişkide ağrı, kaşıntı, kasıklarda ağrılı, büyümüş lenf nodları en sık rastlanan şikayet ya da bulgulardır. 

Virüs tamamıyla vücuttan temizlenemez. Antiviral ilaçlar atakların daha kısa ve hafif geçmesini sağlar. Gebeliğinde aktif enfeksiyon geçirenler için doğum esnasında virüs bebeğe bulaşabileceğinden sezaryenle doğum tercih edilir. Uçuklar 5 günden sonra iyileşmeye başlar. 1- 3 haftada düzelmez ve bazen 6 hafta kadar kalabilirler. İlk ataktan sonra hastaların %50’sinde tekrar ataklar olur. Tekrar eden ataklar daha hafif ve kısa sürer. Cinsel yolla bulaşlar olduğundan aktif enfeksiyon dönemlerinde cinsel ilişkiye girilmesi önerilmez. Bu hastalığın bilinen taşıyıcısı olan kadınların ilişkide prezervatif kullanması önerilir.

Genital Siğiller /HPV (Human Papilloma Virüs)

Genital siğil; kadınların korkulu rüyası ve eşler arasında ciddi güvenlik sorunu yaratan viral bir hastalıktır. Detaylı bilgi için tıklayınız.. 

Bel soğukluğu (Gonore)

Bel soğukluğu “neisseria gonorrhoeae” (N. Gonore) adındaki bir bakterinin neden olduğu cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır.

Gonorenin kuluçka süresi 2-30 gün olmasına rağmen bulaş olduktan sonra belirtiler genellikle 4-6 gün içinde ortaya çıkabilmektedir.

Gonore; sıklıkla kadınlarda rahim ağzı bölgesinde iltihaba (servisit), erkeklerde de idrar kanalı iltihabına (üretrit) neden olur. Ayrıca; prostat iltihabı, makat iltihabı, testis iltihabı, konjuktivite de neden olabilmektedir.

Bel soğukluğu tedavi edilmezse, gonore bakteri kana geçerek endokardit, menenjit ve gonokokkal dermatit-artrit sendromu gibi rahatsızlıkların ortaya çıkmasına da neden olabilir. Ayrıca normal doğum sırasında anneden bebeğe geçerek bebeğin gözünde konjuktivit gözlenmesine neden olabilir. Bunun için bebek doğar doğmaz gözlerine antibiyotikli damlalar uygulanır.

Bel soğukluğunun belirtileri nelerdir?

Bel soğukluğunda belirtiler; bulaş olduktan 1-30 gün içinde ortaya çıkar. Ancak hastalık genellikle bir belirti gözlenmeksizin seyredebilmektedir.

Bel soğukluğunun en sık rastlanan belirtileri ise şöyledir:

  • Vajinadan gelen sarımsı kıvamlı akıntı (erkeklerde de penis ucundan gelir)
  • Adet düzensizliği
  • Kasık ağrısı
  • Sık idrara çıkma ve idrar yaparken ağrı ve yanma hissi

Bel soğukluğuna jinekolojik muayene ve kültür alınarak rahatlıkla tanı konulabilir.

Bel soğukluğu nasıl tedavi edilir?

Bel soğukluğu tedavisinde başlıca kullanılan yöntem antibiyotik tedavisidir.

Bel soğukluğu teşhisi konulan kişilerde çoğu zaman başka cinsel yolla bulaşan hastalıklar da olabilmektedir. Bu nedenle diğer hastalıklar için de tarama yapılması önemlidir.

Bel soğukluğu tedavi edilmezde hem kadınlarda hem de erkeklerde kısırlığa neden olabilmektedir. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi çok önemlidir.

YILLIK KADIN DOĞUM MUAYENESİ

YILLIK KADIN DOĞUM MUAYENESİ
Ultrason

Ultrason; ses dalgaları ile görüntüleme sağlayan, kadın doğum muayenesinde en çok kullanılan yöntemlerden biridir. Ultrason ile pelvis, rahim (uterus), rahim ağzı (serviks), yumurtalıklar incelenebilir.

Jinekolojik ultrason 2 yöntemle yapılabilmektedir;

  • Karından yapılan abdominal ultrason
  • Vajenden yapılan vajinal ultrason

Ultrason ile neler görüntülenebilir? 

Ultrason ile pelvis, rahim (uterus), rahim ağzı (serviks), yumurtalıklar incelenebilir. Rahmin iç zarının kalınlaşması (endometriyal hiperplazi), iç zarındaki polipler (endometriyalpolip), miyom, kist, rahim anormallikleri, abse, hematom..  jinekolojik ultrason ile saptanabilir. Ayrıca gebelik sürecinin takibi ultrason ile sağlanır.

Karından yapılan abdominal ultrason nedir? Nasıl uygulanır?

Hastanın karnı üzerine ultrason jeli dökülür ve ultrason başlığı ile görüntüleme gerçekleşir. Bu yöntem için hastanın idrar torbasının dolu olması gerekir. Dolu mesane (idrar torbası) iç genital organların daha net görünmesini sağlar.

Vajinal ultrason nedir? Nasıl uygulanır?

Vajinal ultrasonda ultrason başlığı hastanın vajeninden içeri ilerletilir. Kullanılan başlık karın ultrosonundaki başlıktan farklıdır. (Bu sayede hasta bir rahatsızlık hissetmez)

Muayene öncesi idrar torbasının dolu olması gerekmez. Aksine tamamen boş olması istenir. Vajinal ultrason ile alınan görüntüler çok daha nettir. Pelvis dışına çıkmış büyük kitlelerde vajinal ultrason yetersiz kalabilir. Bu gibi durumlarda karın ultrasonu da uygulanır.

Vajinal ultrason bakirelere uygulanabilir mi ?

Vajinal ultrason bakirelerde uygulanmaz. Bu hastalar için karından ultrason yapılır. Bakire olmayan hastalarda her 2 yöntem de uygulanır, hatta vajinal ultrason daha çok tercih edilmektedir.

Vajinal ultrason can yakar mı?

Vajen kasları kasılıp gevşeyebilen kaslardır; öyle ki bu kaslar bir bebeğin doğumuna izin verecek esnekliğe sahiptir. Muayene sırasında hastaların kendilerini kasmayıp, rahat olmaları önerilir . Bu sayede vajinal ultrason bir rahatsızlık hissedilmeden gerçekleştirilir.

PAP Smear (Simir) Tarama Testi 

Rahim ağzı kanserinin erken tanı ve tedavisinde ilk basamak düzenli jinekolojik muayene ve smear / simir testi yapılmasıdır.

Smear/ simir testi nasıl yapılır?

Smear/ simir testi bir fırça ya da spatula ile serviksten (rahim ağzı) örnek alınması ve laboratuarda incelenmesi işlemidir. Ağrısızdır ve rahatsızlık vermemektedir.

Smear/ simir testi kimlere yapılır?

Amerikan Obstetrik ve Jinekoloji Cemiyeti’nin önerilerine göre (Mayıs 2009);

  1. 21 yaşın altında, cinsel ilişkide bulunmamış kadınlarda vajinal muayene ve smear / simir gerekmemektedir.
  2. Cinsel ilişkide bulunmuş olan tüm kadınlarda cinsel aktivite başlangıcından 3 yıl sonra yıllık muayene ve smear/ simir testi önerilmektedir.
  3. 21-29 yaş arasındaki tüm kadınlarda yıllık muayene ve smear/simir önerilmektedir.
  4. 30-64 yaş arasındaki kadınlarda yıllık muayene ve smear/simir önerilmektedir. Üst üste 3 smear’ı normal olarak rapor edilmiş, rahim ağzı kanseri öyküsü veya kanser öncesi değişiklikler (CIN2, CIN3) olmayan kadınlarda smear/simir testi 2-3 yıl aralarla istenebilir.
  5. 65 yaş üstü kadınlarda smear/simir testi 4. maddede sıralanan şartlar sağlanmışsa gerekmez. Yıllık muayeneler yeterlidir.
  6. Rahim ağzı kanseri dışındaki bir sebeple rahmi alınmış olan kadınlarda smear/simir testi gerekmemektedir.

RAHİM AĞZI KANSERİNDE ERKEN TANI

 RAHİM AĞZI KANSERİNDE ERKEN TANI
Serviks (rahim ağzı) rahmin vajinaya doğru ilerlemiş kısmıdır. Kadın hastalıkları muayenesinde kolaylıkla gözlenebilmesi ve ağrısız bir işlem olan PAP smear (simir) tarama testi ile buradaki hücresel değişikliklerin takip edilebilmesi, kadın sağlığında son yüzyıldaki en önemli gelişmedir. Taramanın yaygınlaşması ile serviks kanserinden ölümler belirgin olarak azalmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan çalışmalara göre korunmasız cinsel ilişki sonrasında kadınların %40’ında HPV (Human Papiloma Virus) enfeksiyonu görülmektedir. Bu enfeksiyonlardan çoğu geçici ise de bazen kalıcı enfeksiyona yol açabilir ve on yıllar içerisinde önce rahim ağzı kanserine davetiye çıkaran değişikliklere, sonra da kansere yol açabilir.

HPV enfeksiyonundan aşı ile korunmak mümkün müdür?

HPV’ye bağlı rahim ağzı kanserinden korunmak için şu anda piyasada bulunan aşının 6 ay süresince üç kez uygulanması önerilmektedir. Aşı için uygun yaş net olarak tespit edilmemişse de ergenlik öncesi genç kızlara aşı yapılmasının en iyi koruyucu etkiyi oluşturacağı düşünülmektedir. Günümüzde kullanılan ve kullanılacak olan aşılar kansere yol açan tüm HPV tiplerini kapsamamaktadır. Bu nedenle aşı tam koruyuculuk sağlamaz. Aşı yaptırılmış olsa da cinsel olarak aktif kadınların doktorlarının önerdiği aralıklarla PAP smear takibi  yaptırmaları gereklidir.

Serviks kanseri (rahim ağzı kanseri) riskini arttıran durumlar nelerdir? 

1. Genç yaşta ve birden fazla partnerle ilişkiye girmek. 

Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan özellikle insan papiloma virüsleri (HPV) serviks kanseri için belirlenmiş en önemli risk faktörüdür.  Deri ve vajinada siğil olarak kendini gösterir. Bu virüsün birçok tipi vardır ve çoğu kansere neden olmayan tipleridir. HPV enfeksiyonundan korunmanın en etkili yolu cinsel ilişkide prezervatif kullanılmasıdır. Özellikle birden fazla partneri olan kadınların mutlaka prezervatifle korunmaları gerekmektedir. Yıllık jinekolojik muayene sırasında PAP smear testi yapılması bu hastalığın taranmasında yeterlidir.

2. Gebelik sayısı. 

Çok sayıda doğum yapmış kadınlarda risk artmaktadır

3. Doğum kontrol hapı kullanımı. 

Hap direkt olarak serviks kanserine yol açmamaktadır. Doğum kontrol hapı kullananlar prezervatif ile korunmayı tercih etmedikleri için HPV gibi seksle bulaşan hastalıkların bulaşma ihtimali bu kadınlarda yüksektir.

4. Yıllık muayeneler ve smear/ simir testi yaptırmak. 

Serviks kanserine yol açan kanser öncesi değişikliklerin tanınmaması ve uygun tedavilerin verilmemesi de serviks kanseri riskinde artış anlamına gelmektedir. Smear/simir testinin pozitif çıkması durumunda doktorunuz şüpheli alandan biyopsi alabilir ya da sizi kolposkopik (bir çeşit mikroskop) inceleme için uzman bir doktora yönlendirebilir. Kolposkopi rahim ağzınızın özel bir büyüteç altında incelenmesi işlemidir. İşlem sırsında özel sıvılarla serviks yıkanarak ya da boyanarak direkt gözlem altında örnek alınır.

5. Sigara kullanımı. 

Serviks kanseri riskini arttıran diğer bir faktör sigara kullanımıdır.

Erken tanıda rahim ağzı kanserini düşündürecek bulgular nelerdir?

Bu hastalığın bazı belirtileri başka problemlerde de izlenebileceği için dikkatli olunmalı ve sayacaklarımın olması durumunda mutlaka doktora başvurulmalıdır. Bunlar;

  • Düzensiz kanama
  • Cinsel ilişki sonrasında kanama
  • Et suyu görünümünde kötü kokulu vajinal akıntı
  • Cinsel ilişki ile artan kasık ağrısıdır.

RAHİM AĞZI AŞISI VE HPV

RAHİM AĞZI AŞISI VE HPV
Genital siğillere; Human Papilloma Virus kısaca HPV denilen virüs neden olmaktadır. HPV’nin 100’e yakın farklı tipi vardır. Bu tiplerin en sık hastalık yapanları Tip 6 ile Tip 11’dir. HPV deride ve genital bölgede siğillere neden olur. HPV’nin rahim ağzı kanserine yol açan yüksek risk grubu olarak adlandırılan tipi de vardır.

Bulaşma şekli çoğunlukla cinsel ilişki esnasında olmaktadır. Bulaşmanın aktif lezyon döneminde daha yoğun olduğu bilinmektedir. Bu nedenle aktif lezyon varlığında prezervatifle korunmanın şart olduğu ama her zaman yeterli olmayabileceğini de bilmek gerekir.

HPV gibi viral enfeksiyonlar hücre içine girdikten sonra uzunca zaman varlık göstermeden sessizce bekleyebilir. Kişinin bağışıklık sistemindeki bozukluklarda ortaya yeni bir hastalıkmışcasına çıkabilir. Ancak ilk bulaşta ortalama 8 hafta içinde siğillerin görüldüğü, bunların yaygınlığının ise virüs tipi ve kişinin bağışıklığına göre değiştiğini söyleyebiliriz.

İyileşme 2-3 haftada görüldüğü gibi %20 hastada virüs ısrarcı olabilir. Genital siğiller vajina çevresinde (küçük ve büyük dudaklar), vajina içinde, rahim ağzında (serviks) ve anüs etrafında veya içinde bulunabilir.  Sıklıkla koyu kahverengi, yüzeyden yüksek, kibrit çöpü başı gibi farklı boylarda lezyonla şeklindedir. Tek tek ya da yaygın gözlenebilirler.

Genital siğiller nasıl tedavi edilir? 

İlaçlar: İlaç uygulamaları uzun zaman alır, sabır göstermek gerekir. Sadece siğilin bulunduğu bölgeye uygulanan ilaç ulaşılması zor bölgelerde kullanılamaz.

Cerrahi yöntemler: Koterizasyon denilen yakma işlemi, en sık uygulanan yöntemler arasındadır. Bulunduğu bölge ve yaygınlığı göz önüne alınarak hastada anestezi ihtiyacı olabilir. Bu yöntem tedaviye en hızlı cevabı verir. Bazen işlemin tekrarı gerekebilir ya da başka noktalardan çıkan lezyonlara uygulanır. İşleme bağlı iz kalma oranı çok azdır. Koterizasyon dışında lazer ve dondurma yöntemleri de kullanılan diğer cerrahi metodlar arasındadır.

Rahim Ağzı Kanseri ve Aşı

Rahim ağzı kanserine karşı geliştirilmiş aşılar sıkça uygulanmaya başlanmıştır. Bu aşılar HPV virüsünün bazı tiplerine karşı geliştirilmiş bağışıklayıcılar içerir. Dokuz yaşından itibaren koruyucu olarak yapılan aşı, kırk beş yaşına kadar uygulanabilmektedir. Aşı kanserden korurken ilk aşamada iyileştirme özelliği de taşımaktadır.

Rahim ağzı kanserinde erken tanı / “HPV enfeksiyonundan aşı ile korunmak mümkün müdür?” başlığınalink vereceğiz

HPV enfeksiyonuna yakalanmamak için neler yapılabilir?

Özellikle genç yaşta ve birden fazla partnerle cinsel ilişkiye giren kadınlar HPV enfeksiyonu açısından yüksek riskli olarak kabul edilirler. Bu enfeksiyonlardan korunmanın en iyi yolu erkeğin prezervatif kullanmasıdır. Prezervatif kullanımı HPV bulaşmasını en etkin şekilde azaltan korunma yöntemidir.

HPV den %100 korunma mümkün müdür?

Hiç cinsel ilişkide bulunmazsanız enfeksiyona doğal olarak yakalanmazsınız. Enfeksiyonu olmayan bir partnerle monogam ilişki (tabii ki partnerinizin de monogam olması kaydı ile) de HPV bulaşından koruyucudur. Birden fazla partneri olan kadınların ise elindeki tek silah her ilişkide mutlaka prezervatif kullanılmasına dikkat etmeleridir.

Korunmasız cinsel ilişki veya birden fazla partneri olan kadınlar ne yapmalıdır?

Yapılması gereken doktorunuzun size önerdiği aralıklarla PAP smear testi yaptırmanız ve bugünden başlayarak partnerinizin prezervatif kullanmasında ısrarcı olmanızdır.

HPV’den aşı ile korunmak mümkün müdür?

Günümüzde 100’den fazla HPV virüsü tipi bilinmektedir. Mevcut aşı ise kadın genital bölgesinde iyi huylu siğillere yol açtığı bilinen HPV Tip 6 ve 11 ile serviks (rahim ağzı) kanserinin %70’den sorumlu olan  HPV Tip 16 ve 18’e karşı geliştirilmiştir.

HPV aşısının yan etkisi var mıdır?

Her 1000 uygulamadan 1’de görülen hafif yan etkiler görülür. Aşı gebe kadınlara uygulanmaz.

HPV aşısı kaç yaşında yapılmalıdır?

Aşı için uygun yaş net olarak tespit edilmemiştir. Ancak genel kanı; ergenlik öncesi genç kızlara aşı yapılmasının en iyi koruyucu etkiyi oluşturacağı yönündedir. Amerikan İlaç ve Gıda dairesi aşıyı 9 ve 26 yaş arasında kız çocuklarına ve kadınlara önermektedir. 11-12 yaşlarındaki genç kızların aşı uygulamasında en uygun popülasyon olduğu düşünülmektedir.

Aşı halen HPV tip 6, 11, 16 ve 18 ile enfekte olduğu bilinen kadınlarda da etkindir ve aşı ile %90 kadında enfeksiyon ortadan kalkmaktadır. Aşının içerdiği tiplere karşı koruyuculuğunu 5 yıl sürdürdüğü bilinmektedir. HPV’ye bağlı serviks (rahim ağzı) kanserinden korunmak için şu anda piyasada bulunan aşının 6 ay süresince üç kez (ilk, ikinci ay ve altıncı ay) uygulanması önerilir.

Aşının %100 koruyuculuğu bulunmadığından cinsel olarak aktif kadınların doktorlarının önerdiği aralıklarla PAP smear/ simir takibi yaptırmaları önemlidir.

ADET DÜZENSİZLİKLERİ

ADET DÜZENSİZLİKLERİ
Adet görme nedir?

Kadınların yumurta sayısı daha anne karnındayken bellidir. Her ay yumurtalıklardan olgunlaşan yumurta (fallop tüplerinden geçerek) rahme gider. Rahim her ay bebek gelecek diye hazırlık yapar (bir nevi yatak hazırlar; rahim duvarı kalınlaşır, damarlanma artar). Rahme gelen yumurta döllenmemişse (sperm ile birleşmemişse) bebek için hazırlanan dokular parçalanır  ve vücut dışına atılır (kanama halinde vajinadan dışarı çıkar).

Adet düzensizliği nedir?

Sağlıklı bir kadında, dengeli çalışan hormonlar her ay düzenli adet görülmesini sağlar. Bir genç kızın adet görmeye başladığı ilk yıllarda adet düzensizliklerinin olması gayet doğaldır. Benzer şekilde kadınlarda menopoz öncesi (premenopoz) ve menopoz dönemlerinde adet düzensizliklerinin gözlenmesi de normal bir durumdur. Ayrıca gebelik döneminde ve emzirme döneminin bir kısmında adet görülmemektedir.

Ancak adet düzensizliğinin normal olmadığı durumlar da söz konusudur. Bunların başında hormon dengesizlikleri, genetik hastalıklar ve polikistik over sendromu gelir.

Adet düzensizliğine neden olan hormon dengesizlikleri

Düzenli adet görme, dengeli çalışan hormonlar sayesinde gerçekleşir. Adet görmede etkili olan hormonal aktiviteler beyin, yumurtalıklar ve rahim üçgeninde gerçekleşmektedir. Beynin tabanında yer alan hipofiz bezinden salgılanan FSH ve LH hormonları yumurtalıkları harekete geçirerek yumurtalıklara salgılanan FSH, LH hormonları, yumurtayı uyarır. Olgunlaşan yumurta rahime doğru yola çıkarken östrojen ve progesteron hormonları da rahim içi tabakasının etkileyerek adet döngüsünün tamamlanmasını sağlar.

Hormonların aşırı ya da yetersiz salgılanması sonucu ise adet düzensizlikleri gözlenmektedir.

Östrojen hormonu bozuklukları; östrojen hormonu adet döngüsünde önemli rol oynamaktadır. Bu hormonun dengesiz salgılanması adet düzensizliğinin yanı sıra; erken menopoz, vajinada kuruluk, cinsel ilişki esnasında ağrı, vajinada sarkma memelerde küçülme, cinsel isteksizlik, ciltte kırışıklık, saç dökülmesi, östrojenin fazla salgılanmasına bağlı olarak yağ dokusu miktarının artması  gibi pek çok soruna yol açabilmektedir.

Progesteron hormonu bozuklukları; progesteron yumurtalıklarından salgılanan ve rahmi bebek için hazırlayan hormonlardan biridir. Her ayın ikinci haftası kadınlarda progesteron seviyesi yükselir, adet döngüsünün başlamasıyla birlikte ise düşer.  Progesteron hormonundaki dengesizlikler yumurtalıklardaki yumurtaların olgunlaşmasını etkileyebilmekte ve adet düzensizliklerine neden olabilmektedir.

TSH hormonu bozuklukları; beyindeki hipofiz bezinden salgılanan bir diğer hormon da TSH: tiroid stimulan hormonu tiroid bezinden tiroid hormonunun salgılanmasını sağlar. TSH’daki dengesizlikler vücut sıcaklığı, kalp atış hızı, metabolizma hızı, üreme sağlığında pek çok genel soruna yol açabildiği gibi adet düzensizliklerine de neden olabilmektedir.

Adet düzensizliğine neden olan hastalıklar

Rahimdeki polip ve miyomlar: Polip rahmin iç tabakasında oluşan küçük yapılardır. Polipler iyi huylu yani kanserli değildir. Ancak bazı durumlarda adet düzensizliklerinin görülmesine neden olabilmektedir. Rahim duvarına yapışık olan kitleler ise miyom olarak adlandırılır. Miyomların büyüklükleri 0,5 milimetreden 15 santimetreye kadar değişebilmektedir. Miyomlar da çoğunlukla iyi huyludur. Miyomlar yerleştikleri yere ve büyüklüklerine göre ağrı ve adet düzensizliklerine neden olabilmektedir.

Prematüre yumurtalık yetmezliği: Özellikle 40 yaşının altı kadınlarda gözlenen prematüre yumurtalık yetmezliğinde düzensiz adet kanaması ya da hiç adet gözlenmemesi (amenore) durumu söz konusu olabilir. Bu rahatsızlık genetik nedenlerden kaynaklanabildiği gibi kemoterapi ve radyoterapinin yan etkisi olarak da gözlenebilmektedir.

Endometriozis:  Endometriyal doku; rahmi sarar ve her ay adet dönüsü ile birlikte parçalanarak vücuttan atılır. Bu dokunun rahmin dışında gelişmesi “endometriozis” olarak adlandırılır. Endometriyum dokusu yumurtalıklar, fallop tüpleri hatta bağırsaklara kadar ilerletebilir. Adet düzensizliği endometriozisin başlıca belirtisidir. Bununla birlikte; cinsel ilişki sırasında ağrı ve kramplar da gözlenebilmektedir.

İltihaplı pelvik hastalığı: Bakterilerin neden olduğu enfeksiyondan kaynaklanan bir rahatsızlıktır. Cinsel yolla bulaşan bakteriler rahim ve üst genital sisteme yayılabilmektedir.İltihaplı pelvik hastalığının belirtileri; adet düzensizliği, kötü kokulu vajinal akıntı ağrı, ateş, bulantı, kusma, ishaldir.

Polikistik Over Sendromu 

Kadınlarda en sık gözlenen hormon bozukluklarından biri de polikistik over sendromudur. Bu hastalık; aşırı tüylenme ve adet düzensizliğini ile karakterizedir. Daha detaylı bilgi için tıklayınız..

AĞRILI ADET GÖRME (DİSMENORE)

AĞRILI ADET GÖRME (DİSMENORE)
Adet gören kadınların hem hemen yarısında adetin ilk günlerinde ağrı şikayeti gözlenmektedir.

Adet kanaması süresinde rahim kasılır ve ağrı olarak hissedilir. Prostaglandin denilen hormon rahim kasılmasının şiddetini arttırmaktadır. Adet  kanaması öncesinde yüksek olan prostaglandin seviyesi adet kanaması süresinde gittikçe azalmaktadır. Bu da adet sancısının neden ilk günlerde daha yoğun olduğunu açıklar.

Adet kanaması genelde hafif hissedilir ancak bazı durumlarda günlük aktiviteleri sekteye uğratabilecek şiddette gözlenebilmektedir. Bu durum dismenore olarak adlandırılır.

Dismenore birincil dismenore ve ikincil dismenore olmak üzere 2 tiptir.

Birincil dismenore (primer dismenore); genellikle adet sürecinin başlangıcından bir kaç yıl sonrasında ortaya çıkar ve yaş ilerledikçe azalmaya başlar. Bazı kadınlarda doğum sonrasında hafifleyebilmektedir. Birincil dismenoreye nedeni rahimden salgılanan ve rahmin kasılmasına neden olan prostaglandin hormonudur. Adet kanamasının ilk günlerinde yüksek olan prostaglandin seviyesi giderek azalmaya başlar. Bu nedenle adet kanamasının ilk iki günü ağrının en yoğun hissedildiği zamandır. Bazen ağrıya bulantı, kusma, ishal ya da kabızlık, iştahsızlık eşlik edebilir. Birincil dismenore doğal olarak kabul edilen ağrıdır.

İkincil dismenore (sekonder dismenore); ikincil dismenore; doğal prostaglandin seviyesine bağlı oluşan ağrıların dışındaki ağrılardır. Bu ağrıların nedeni; miyom, endometriozis, yumurtalık kistleri, polipler, enfeksiyonlar gibi patolojiler olabilmektedir.

POLİKİSTİK OVER SENDROMU

POLİKİSTİK  OVER SENDROMU
Polikistik Over Sendromu kısaca PCO; doğuştan gelen yapısal bir yumurtlama bozukluğudur ve genellikle 30 yaş altında görülür.

Yumurtalıklar kadında yumurta oluşumunu sağlayan organlardır. Ayrıca östrojen ve progesteron hormonu salgılarlar. Polikistik over sendromunda kalınlaşmış yumurtalık (over) kapsülü altında ufak çok sayıda kistler oluşur.

Polikistik  Over Sendromu nasıl oluşur?

Polikistik Over Sendromu (PCO); beyinde bulunan hipofiz bezinden salgılanan FSH (follicle-stimulating hormon) ve LH (luteinizing hormon) adı verilen iki hormonun anormal salınımına bağlı olarak gelişir. Bunların salınımındaki dengesizlik her ay salınan yumurta oluşumunu bozar ve yumurtalık (over) kapsülü altında ufak çok sayıda tam olgunlaşmamış kist şeklinde yumurtalar oluşmasına neden olur. Bu yumurtalar “inci kolye gibi dizilmiş” görünüm verirler. Yumurtalıklardaki her yumurtlama yapan folikül kesesi aslında inci tanesi kadar kıymetlidir çünkü doğru zamanda spermle buluşup hayalini kurduğunuz bebeğinize sizi kavuşturabilir ama PCO’da bu inci taneleri kendi aralarında bir türlü hangisinin olgunlaşarak yumurtlayacağına karar veremez.

PCO’da yumurtalıklardan erkeklik hormonu (testesteron) salınımı artar. Erkeklik hormonu dengesizliğine ek olarak kadınlık hormonu (östrojen) seviyesi de yükselir. Yüksek seviyede olan östrojen doğru zamanda doğru yerde progesteronunu bulamaz. Bu durumda rahim içindeki doku yüksek östrojen nedeniyle olması gerekenden çok daha fazla kalınlaşır ama progesteron eksiliği nedeniyle bir türlü kanama başlayamaz. Kadında adet gecikmesi ve adet düzensizliği oluşur.

Polikistik  Over Sendromlu kadının şikayetleri nelerdir?

Polikistik overli  (PCO) kadını teşhis etmek çok kolaydır. Polikistik Over Sendromlu kadınlar; yüzde sivilcelenme, tüylenme artışı, kilo vermekte zorluk, düzensiz adet, zayıf ve dökülmeye meyilli saç azlığı şikayetleri ile tipik görüntü veririler.

Kadınlar genellikle şu şikayetlerle doktora başvurur:

  • Düzensiz ve seyrek aralıklarla adet görme
  • Çok fazla veya çok az miktarda adet kanaması olması
  • İnfertilite (kısırlık)
  • Yüz, göğüsler ve karnın alt kısımlarında kıllanmada artış
  • Obezite (şişmanlık)

PCO’da yemek sonrası baygınlık hissi oluşturan reaktif hipoglisemi (kanda düşük şeker) hekime başvuru sebebi olabilir. Reaktif hipogliseminin nedeni hormonal olarak şeker dengesinin bozulmasıdır. Polikistik Over Sendromlu kadın ileride şeker hastası olma potansiyelindedir.

Polikistik  Over Sendromu tanısı nasıl konur?

  • Medikal öykü ile hastanın hikayesi alınır, adet düzensizliği sorgulanır. Polikistik over sendromu olan kadınlar normal yaşta adet görmeye başlarlar. İlk adetten 1 – 2 yıl sonra adetler düzensizleşmeye ve seyrek olmaya başlar.
  • Fizik muayene ile yüzde sivilcelenme, şişmanlık ve kıllanmada artış hastaların yarısında gözlenir.
  • Kanda hormon düzeylerinin tespiti önemlidir.
  • Bu hastalıkta yumurtalıkların ultrasonografi görüntüsü tipiktir. Kadının yumurtalıklarında “inci kolye gibi dizilmiş foliküller” mevcuttur.

Polikistik  Over Sendromuna eşlik eden rahatsızlıklar var mıdır? 

Polikistik  Over Sendromunda oluşan insülin direnci zamanla kan yağlarını da yükseltir. Kan yağları ve erkeklik hormonlarının normalin üstünde olması bu kadınlarda erkeklerdeki gibi yüksek kalp hastalıkları riskini beraberinde getirir. Hele bu kadınlar kilo kontrolü de sağlayamıyorlarsa  riskler birbirini fasit bir dairenin içinde kovalar. Bu riskleri önemsemek ve basit önlemlerle hayatı güzelleşitirmek mümkündür.

Yine PCO’lu kadınlarda genç yaşlarda kozmetik sorunlar nedeniyle doktora gitmek  yaygındır. Sivilceler başa beladır ve tedavi edildikleri sürece iyileşme olur. Görünen bölgelerdeki tüylere kozmetik dermatoloji çözümler üretir ya da hormon ilaçlarıyla sorunlar dengede tutulmaya çalışılır.

Polikistik  Over Sendromlu hastada gebelik şansı nedir? 

Düzenli adet gören ve başka hiç bir sorunu da olmayan çiftlerin ay başına gebelik şansları  %15 civarındayken Polikistik Over Sendromunda bu oran çok düşüktür. Daha önce bahsedildiği gibi östrojen-progesteron dengesi bir matematik hesaptır ve her ay yeniden kurulur. PCO’lu kadın da bu matematik hesap çok zor oluşur. Bu yüzden bu kadınlara yumurtlama takiplerinden tüp bebek tedavilerine uzanan geniş bir yolda çocuk sahibi olabilmeleri için destek verilir.

Polikistik  Over Sendromunda kanser riski var mıdır? 

Bu ürkütücü sorunun cevabı “evet, risk vardır” şeklindedir. Fakat bu risk ömür boyunca tedavi görmemiş kadınlar için geçerlidir. Nedeni de östrojenle uzun zaman progesteronu olmadan yaşamak zorunda olan rahimiçi dokunun yıllar içinde değişiklikler oluşturmasıdır.

Polipten, endometrial hiperplaziye (kalınlaşma), oradan rahim kanserine kadar olan değişiklikler bu kadınlarda ileri yaşlarda oluşabilir.  Gençken sivilcelerini, kilo artışını, adet düzensizliklerini ya da çocuk sahibi olamamayı önemsemeyen ve tedavi görmeyen kadınların ileri yaşlarda şeker hastalığı, kalp hastalıkları ya da rahim kanseri riski mevcuttur.

Bunlar önlenebilir, tedavisi olan durumlardır.

Bu nedenle vücudunuzun saati size birşeyler anlatmak için normal ritminden çıktığında onu tekrar kurmak için doktorunuza başvurun. 

Polikistik Over Sendromu nasıl tedavi edilir?

Tedavi şekli hastanın çocuk sahibi olmayı isteyip istememesine ve şikayetlerin şiddetine bağlıdır.

Eğer gebe kalma isteği bulunmuyorsa doğum kontrol hapı önerilebilir. Böylece düzenli adet görülmesi sağlanır ve vücuttaki anormal kıllar azalır. Bu ilaçlar ayrıca endometrial hiperplazi (endometriumun aşırı kalınlaşması) riskini ortadan kaldıracaktır. Gebe kalmak isteniyorsa, yumurtlamayı sağlayacak ilaçlar reçete edilmektedir.

Epilasyon da aşırı kıllanma için başvurulan yöntemlerden biridir.

Eğer fazla kilo söz konusu ise diyetle kilo kontrolü sağlanacaktır. Yılda bir kez jinekolojik muayene için doktorunuzu ziyaret etmek çok önemlidir. Çünkü hormon dengesi östrojen lehine bozulduğu için rahim ve yumurtalık kanserine yakalanma riski artmıştır.

Polikistik  Over Sendromunun ameliyatla tedavisi mümkün müdür?

Polikistik Over Sendromunun ameliyatla tedavisi için yıllardır süren tartışma hala ateşli bir şekilde devam etmektedir. Ameliyatla yumurtalıkların bir kısmının çıkartılması ya da yakılması ile incilerin sayısının azaltılması hedeflenir. Böylece yumurtalıklar elindeki zenginliğin azalmasından dolayı kendi içindeki geçimsizlikten kurtulup ahenkle kimin ayın şanslı yumurtası olacağına karar verebilir. Aynı düşünce tarzıyla PCO hastalarının ergenlikte yaşayamadıkları yumurtlama fonksiyonlarını daha ileri yaşlarda kendiliğinden kazanabilecekleri de bir başka öngörüdür.

PCO’da nadiren cerrahi yöntem ile yumurtalıklardan ufak bir parça çıkarılması gerekebilir. Bu operasyon genellikle adetlerin düzenli olmasını sağlamak için uygulanır.

YUMURTALIK KİSTLERİ ve TEDAVİSİ

YUMURTALIK KİSTLERİ ve TEDAVİSİ
Çevresi doku ile çevrili, içi sıvı dolu kitlelere kist adı verilir. Vücuttaki bütün dokularda kist oluşabilir. Yumurtalık (over) kisti dışındaki organların kistleri daha çabuk belirti verir çünkü organlarda işleyiş bozukluğu yapabilirler. Yumurtalık kistlerinde ise böyle bir işleyiş kaybı   olmadığından çabuk belirti görülmeyebilir.

Yumurtalık (over) kistleri neden oluşur?

Her adet döneminde overler içinde yumurta hücresini taşıyan ve folekül adı verilen kist oluşur. Sonra bu kist çatlar ve yumurta açığa çıkar. Bu esnada yumurta sperm ile döllenirse gebelik  oluşur. Gebeliğin oluşmadığı durumda yumurta 14 gün sonra adet şeklinde atılır. Kadında hormonal düzensizlik varsa yumurta taşıyan kistler çatlamaz ve kist oluşturur.

Kaç tip yumurtalık kisti vardır? 

 1-İnklüzyon kisti:  Genelde belirti vermeyen, çok küçük (mikroskopik boyutta) kistlerdir. Uzun dönemde yumurtalık kanseri oluşturabilirler.

2-Follikül kisti: Gençlerde sık görülür. Genelde belirti vermez. Adet gecikmesine neden olabilir ve büyüklükleri genelde 2-3 cm’dir. Kistin küçülmesi için doğum kontrol hapları kullanılabilir.

3-Korpus luteum kisti: Her yumurtlamadan sonra yumurta hücresinin atıldığı doku olan korpus luteum adı verilen doku oluşur. Bazen bu doku kistleşir ve korpus luteum kisti adını alır. Bu kistin boyutu genelde 3-4 cm’dir. Hormon salınımı nedeniyle adet gecikmesine yol açabilir. Korpus luteum kisti çoğunlukla kendiliğinden kaybolur ve tedavi gerektirmez.

4-Teka-lutein kisti: Genellikle kısırlık tedavisi alanlarda, çift taraflı görülür (yani her iki yumurtalıkta da) Tedavide yatak istirahatı verilir.

5-Gebelik Luteoması: Gebelik sürecinde görülen kistik yapıdır. Gebelik sonunda geriler. 

Yumurtalık kistleri kısırlığa neden olur mu?

Yumurtalık kistlerinin %80 -85’i iyi huyludur ve genellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda görülür. Hormonal düzensizlik yapan yumurtalık kistleri kısırlığa neden olabilir.

Yumurtalık kistleri nasıl tedavi edilir?

Basit kistler genelde takip edilir ve küçülmeleri için doğum kontrol hapları kullanılır. İltihaplanan kistler antibiyotik tedavisi ile tedavi edilir. 8-10 cm’den büyük olanlar, ultrason ve  kan testlerinde kötü huylu olma riski yüksek bulunanlar cerrahi tedavi ile alınır.

Çikolata Kisti (Endometriozis)

Halk arasında çikolata kisti diye bilinen endometriozis; rahim içi zarı olarak da adlandırılan ve her ay adet kanaması ile rahim içinden dökülen doku olan “endometrium”un rahim dışında başka yerlerde de oluştuğu durumdur. Detaylı bilgi için tıklayınız (Çikolata kistine link vereceğiz)

Dermoid kist

Kadınların yumurtalıklarında gözlenen bir diğer iyi huylu kist de “dermoid kist”tir.

Dermoid kistlerin içinde saç, kıl, diş,tırnak, sinir dokuları bulunabilir. Bu kistler; bir kaç santimetreden 20-30 santimetreye kadar ulaşabilen büyüklüklerde olabilir.

Özellikle menopoz öncesi dönemde daha sık rastlanılmaktadır. Genellikle tek yumurtalıkta nadiren de her iki yumurtalıkta meydana gelebilir.

Dermoid kistlerin görünümü farklıdır. İçlerinde doku ile birlikte sarı bir sıvı da gözlenir.

Dermoid kist belirtileri nelerdir?

Dermoid kistler çoğunlukla belirti vermeyebilir. Çoğu kist tesadüfen kontrollerde ortaya çıkmaktadır. Ancak büyüklüklerine bağlı olarak karın bölgesinde ağrıya, cinsel ilişki sırasında ağrı- acıya, idrar yaparken zorluğa neden olabilir.

Bazı durumlarda dermoid kistlerin tiroid hormonunun seviyesinin aşırı yükselmesine neden olduğu da bilinmektedir.

Dermoid kist nasıl tedavi edilir?

Dermoid kistlerin tek tedavi yöntemi ameliyattır. Uygun olan vakalarda laparoskopik yöntemle ameliyat gerçekleşir.

Neden olduğu rahatsızlıkların yanı sıra dermoid kistlerin %1-2 gibi düşük bir oranda da olsa kansere dönüşme ihtimali vardır. Bu nedenle tedavi edilmesi önemlidir.

ENDOMETRİOZİS (ÇİKOLATA KİSTİ)

ENDOMETRİOZİS (ÇİKOLATA KİSTİ)
Adı kadar tatlı olmayan “Endometriozis Hastalığı ve Çikolata Kisti” kadınların hayat kalitesini  ileri derecede bozabilen bir hastalıktır.

Endometriyum nedir? 

Kadınların her ay farklı duygularla karşıladıkları adet dönemlerinde vücut dışına attıkları kanamalı dokunun adı endometriumdur. Bu doku normal işleyişte rahim içini döşer ve hormonların düzenli çalışması ile yeterli kalınlığa ulaşır. Her ay, yumurta ve sperm gebelik oluşturmak üzere bir araya gelirse diye endometrium dokusu hazırlık yapar. Gebelik gerçekleşmediğinde bu doku adet kanaması ile vücut dışına atılır. Geride kalan doku ise bir sonraki ay için bıkmadan usanmadan tekrar hazırlıklara başlar. Menopoz adındaki süreç başlayana kadar endometrium dokusu çalışır, çalışır, çalışır…

Endometriyozis (çikolata kisti) nedir? Neden oluşur?

Hastalığın nasıl başladığı ile ilgili çok sayıda teori olmakla birlikte en kolay anlaşılır tanımı rahim içindeki bu kanayan dokunun rahim dışında başka yerlerde olması durumudur. İşte o zaman bu durum bir hastalık adını alır; “endometriozis”.

Endometriozis sıklıkla üreme organlarıyla komşuluk halinde, tüplerde, yumurtalıklarda, rahimi tutan bağlarda, arkasındaki çukurda, karın duvarını örten zarın üstünde yerleşir. Ama göbek deliğinden, burun içine kadar en olmadık yerlerden de çıkıverir.

Endometriyozis (çikolata kisti) hangi şikayetlere neden olur?

Her ay rahim içindeyken nasıl hormonlardan etkilenip kalınlaşıp uygun ortamı bulamayınca kanıyorsa endometriozis dokusu da bulunduğu yerlerde de minik kanamalar yapar. Bu kanamalar karın içindeyken gözle görülür kanamalar değildir. Etrafında yarattığı yapışıklıklar nedeniyle zaman içinde ağrılar yapmaya başlar. Kanama dışında salgıladığı başka maddeler de bu ağrıların şiddetlenmesine neden olur. Her ay adet kanaması olduğunda burun kanaması görülmesinin nedeninin burun muozasında endometiotik odaklar olduğu ortaya çıkan vakalar rapor edilmiştir.

Yol açtığı ağrılar genelde adet dönemlerinde daha yoğundur. Öyle zamanlar olur ki adet kanamaları kadınların korkulu rüyası haline gelebilir. İşinden gücünden, günlük yaşantısından alıkoyar, hastane acillerinde sonlanan günler haline gelebilir. Dismenore denen ağrılı adet görmenin altından çok zaman bu hastalık çıkabilir. Ağrılar tüm zamanlara da yayılabilir, özellikle cinsel birliktelik anlarında kadın tarafından yoğun bir şekilde hissedilebilir. Bunun adı da disparinüdür ve çiftin hayatından cinselliği çıkartacak kadar şiddetli olabilir.

Bazen de hiç bir şikayete neden olmaz yapılan ultrason muayenesi sırasında yumurtalıkta bir kist olarak saptanır. Bunun adı endometriomadır, namı diğer çikolata kisti. Bu kistin boyutu ve sayısı neden olabileceği hasar yapılacak tedavide belirleyicidir.

Neden çikolata kisti denir?

Adının neden bu kadar baştan çıkarıcı olduğuna gelince, hemen söyleyeyim ki tadıyla bir alakası yok. Bu kistlerin içeriği tıpkı akışkan çikolata gibidir, süregelen kanamalar ve salgıladıkları diğer maddeler sonucunda böyle bir içerik kazanırlar. Yumurtalıklarda yer kaplayıcı, yıkıcı kistlerdir ve maalesef tedavi sonrası tekrarlayabilmektedirler.

Yumurtalıkların zamanından önce faaliyetlerini yitirmelerine neden olabilirler ve bu da özellikle çocuk isteyen kadınlar için oldukça can sıkıcı sonuçlar yaratır. İnfertilite (çocuk sahibi olamama) nedeniyle doktora başvuran çiftlerde endometriozis hastalığı belirgin olarak yüksektir. Sadece yumurtalık hasarı değil, tüplerin hareketlerini bozarak ya da rahim içindeki kendi orjini olan dokunun faaliyetlerini olumsuz etkileyerek infertiliteye neden olabilir.

Endometriyozis (çikolata kisti) nasıl takip edilir?

Bu hastalığın aktifliğini belirlenmesi ve tedavi sonrası takibinde kanda CA125 denilen bir belirteç kullanılabilir. Bu belirteç aslında yumurtalık kanseri için ortaya çıkmış ama endometriozis hastalığında da ılımlı olarak yükseldiği tespit edildikten sonra kullanılmaya başlanmıştır. Bu nedenle doktorunuz sizden az önce bahsettiğim durumlardan dolayı muayene sonunda CA125 isterse “kanser mi oldum?” ya da “bu hastalık kansere mi değişiyor?” diye gereksiz korkulara kapılmayın. Gerçek tanısının patolojiyle (doku tanısıyla) konulduğu bu hastalık ancak yumurtalıklardaki çikolata kisti görüntüsündeki tipik izler nedeniyle kolaylıkla tanınır.

Endometriyozis (çikolata kisti) nasıl tedavi edilir?

Hastanın şikayetleri ve beklentileri tedavide belirleyicidir. Kolay tarafından başlarsak ilaç tedavisi daha çok ağrıları olan, çocuk istemi ön planda olmayan ve yumurtalıklarda belirgin kistleri olmayan hastalara önerilebilir. Bu tedavilerin ana prensibinde; hormonal değişimlerin endometrium dokusunu kanatmadan dengede kalmasını sağlamak vardır. İki durumda gebelik ya da menopozda bu doku hormonlar tarafından kanatılamaz. Öyleyse tedavilerde bu iki durumdan birini taklit eder olmalıdır.

Elbette beraberinde de taklit ettiği durumların sıkıntılarını getirebilir, ateş basmaları, terlemeler, kuruluk, libido azalması gibi. Bunları da ayrıca düzeltecek ilaçların tedaviye eklenmesi gerekmektedir. Kesintisiz kullanılan doğum kontrol hapları ya da depo formda iğneler kullanıldıkları süre boyunca endometriozis hastalığını baskı altında tutmaktadır. İlaç tedavileri kısa süreli çözümler sunarken cerrahi tedaviler hastalığın tekrarlayıcı yapısını gözardı ettiğimizde kesin tedaviler olarak nitelendirilir. Hastalığın şiddetiyle paralel olarak yapılan cerrahi işlemin zorluğu artar.

Günümüzde endoskopik cerrahi tekniklerinin gelişmesi ve bu ameliyatı yapabilecek cerrahların tecrübelerinin artışıyla ameliyatlar korkulu rüya olmaktan çıkmıştır. İyi merkezlerde laparoskopik ameliyatlarla sadece hastalıklı dokunun vücuttan uzaklaştırılması sağlanmakta ve geride kalan yumurtalık dokusunun faaliyetlerine devam etmesi sağlanmaktadır. Çünkü bu hastalık genç yaş kadınlarının sorunudur ve çoğu hasta doğurganlık yaşınının içindedir. Çocuk sahibi olmak isteyen ve bu hastalığa sahip kadınların biraz önce anlattığım durumlardan ötürü kendi yaş grubundaki diğer kadınlara göre biraz daha hızlı karalar alıp uygulamaları gerekmektedir. Tüp bebek tedavilerinde özel bir yer tutan endometriozis hastalığının kendisi çikolata tadında olmasa da eminim sonucunda dünyaya gelen bebekler aileleri için çikolatadan bin kat tatlı olmaktadır.

MİYOM VE TEDAVİSİ

 MİYOM VE TEDAVİSİ
Miyom kadınlarda en sık görülen iyi huylu tümördür. Miyom rahim kas dokusundan köken alır. Kansere dönüşüm göstermesi çok nadirdir (%1’den az). Miyomda genetik geçiş söz konusu olabilir. Ailede myom hikayesi bulunması kadında miyom gelişme ihtimalini arttırır. Sıklıkla doğurganık döneminde, 35-45 yaş grubunda görülür.  Bunun nedeni Estrojen hormonuna bağımlı gelişme özelliği göstermesidir. Dolayısıyla estrojen seviyesinin düşük ve yüksek olduğu ergenlik ve menopoz dönemlerinde görülmez. Menopoz döneminde mevcut miyomlar küçülür. Yine estrojen seviyesi yüksek olan gebelik döneminde büyür, lohusalıkta ise küçülürler. Bu yüzden miyomu olan kadınlara gebe kalması ve sonrasında uzun süre emzirmesi önerilir.

Miyom tedavisi nasıl yapılır? 

Çoğu miyom takip edilir ve şikayet oluşturduğu takdirde tedavi planlanır. Uygun tedavinin planlanmasında miyomun yerleşim yeri, hastada oluşturduğu şikayetler, büyüme hızı, hastanın yaşı, gebelik isteği, menopoz dönemine yakınlığı önemlidir.

Miyomlar nereye yerleşir?

Miyomlar rahmin dış kısmına,  rahmin içine, rahmin kas dokusunun içine, rahim ağzına ve rahmin karın içindeki bağlarına yerleşebilir. Miyomun yerleşim yeri farklı şikayetler oluşturmasına dolayısyla tedavi yaklaşımlarında farklılıklara neden olur.

Rahmin içine yerleşmiş gebelik planlayan ve aşırı kanaması olan hastada miyom alma operasyonu (myomektomi), gebelik beklentisi olmayan kanama yapan miyomlar için rahmin alınması (histerektomi) uygun tedaviler olur. Miyom nedeniyle yoğun kanaması olan hastalara hormon tedavileri ve hormonlu spiraller önerilebilir.

Miyomlar nasıl belirti verir?

Miyomlar genellikle şikayet oluşturmazlar.  Çoğu miyom kez rutin jinekolojik kontroller sırasında saptanır ve takibe alınır.  Altı ayda bir takip yeterlidir. Şikayet oluşturan miyomlar ise en sık kanama ile belirti verir. Ara kanama, düzensiz adet, adetin uzaması ve kanama miktarında artış, parçalı pıhtılı adet görme, adetin lekelenmeli başlayıp lekelenmeli bitmesi, adetlerin ağrılı olması bu belirtilere örnek olarak sıralanabilir.

Miyom çok büyükse kasık ağrısı, karında ele gelen kitle, bel ve makata vuran ağrı, kabızlık,

idrar kaçırma, sık idrara çıkma belirtileri oluşturabilir. Miyomlu hastalardaki oluşan ağrıların başlıca nedeni miyomum çevre dokulara yaptığı kitle basısıdır. 

Myom kansere dönüşür mü?

Sarkom adı verilen kansere dönüşüm miyomlarda çok nadir oranda (% 1’den az) görülür.

DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERİ

DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERİ
İstenildiği zaman çocuk sahibi olmak aile için çok önemli sosyal bir durumdur. Çağımızda infertilitenin büyük bir sorun olmasının yanında istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması da aynı derece büyük bir sorundur. Öyleyse aile yapısını oluştururken planlanmış zaman ve sayıda çocuk sahibi olmak daha sağlıklı nesillerin devamını sağlayacaktır. Doğum kontrol yöntemlerinin kısırlaştırmak gibi bir hedefi yoktur. Çok çeşitli, genellikle kadınlara sorumluluğun daha fazla yüklenildiği yöntemleri tek tek anlatalım.

Öncelikle bu yöntemleri sınıflara ayırabiliriz. Hormonal, mekanik, cerrahi yöntemler gibi. Ya da geçici, kalıcı, erkek, kadın gibi. Her yöntemin kendi içinde tercih edilebilirlikleri, koruma etkinlikleri, uygulama kolaylıkları farklıdır. Her birey ya da çift kendi için en uygun yöntemi doktoruna danışarak seçmelidir.

• Doğum Kontrol Hapları (Oral Kontraseptifler)

Doğum kontrol hapları (oral kontraseptifler), gebeliği önlemek için hormonların kullanıldığı doğum kontrol yöntemleridir. İlaçların içindeki sentetik kadınlık hormonları, kadınların doğal hormon düzeylerini değiştirerek her ay yumurtalıklardan yumurta salınımını engeller. Ek olarak, rahim içi dokusu incelir bu nedenle döllenmiş yumurtanın rahim içinde kalması zorlaşır.
Büyük kısmı kadınlık hormonlarının ikisini bir arada barındırır; östrojen ve progesteron. Sadece progesteron içeren haplar daha çok emzirme döneminde ya da östrolen hormonunun kullanılmasının sakıncalı görüldüğü durumlarda tercih edilebilir.

Hapa ilk başlama zamanı genellikle adetin ilk beş gününden biridir. İlacınızı her gün benzer saatlerde almalısınız. Her kutu bitimde yedi günlük boşluğun ardından yeni kutuya başlanır. Bu ilaçlar genellikle yirmi bir tablet içerir. İlaçsız süreçte kanamanız olacaktır. Bu kanama miktarı ilaç kullanmadığınız zamanki adetlerinize göre miktar ve süre olarak daha az olacaktır. Bu bir sorun değil aksine ilacın hedeflerinden biridir. Yeni jenerasyon, düşük dozlu ilaçların bazıları yirmi sekiz tablet içerir ve bu ilaçlarda iki kutu arasında boşluk bırakılmaksızın yeni kutuyla devam edilir.

Eğer hap almayı unutursanız düzensiz adet kanaması görebilir ve gebe kalabilirsiniz. Eğer bir hap almayı unutursanız, hatırladığınız anda hapı içmelisiniz ve bir sonraki hapı her zamanki saatinde almalısınız. Arka arkaya iki hap almayı unutursanız, iki gün, günde iki hap içip daha sonra günde bir hapla devam ediniz. Eğer üç veya daha fazla gün hap almayı unuttuysanız, hapları kesiniz ve bir sonraki adet dönemine kadar başka bir doğum kontrol yöntemi uygulayınız. Beklediğiniz günde adet görmezseniz, doktorunuza danışınız. Eğer iki veya daha çok hap almayı unuttuysanız ve adet döneminiz geçtiyse hamile kalmış olabilirsiniz. İlaçlarınızı kesiniz ve gebe olmadığınızdan emin oluncaya kadar başka bir doğum kontrol yöntemi uygulayınız.

Kullandığınız bazı antibiyotikler, antidepresanlar, geçirdiğiniz ağır hastalıklar kullanmakta olduğunuz ilacın etkinliğini bozabilir. Bu nedenle böyle durumlarda mutlaka doktorunuzla iletişime geçiniz.

Avantajlar;

En önemli faydası etkili bir doğum kontrol yöntemi olması ve seks hayatınızı kesintiye uğratmamasıdır.

Rahim ve yumurtalık kanseri, yumurtalık kistleri, romatoit artrit ve dış (tubal) gebelik risklerini azaltır.

Adetleriniz düzenli, daha hafif ve ağrısız geçer.

Genellikle, doğum kontrol haplarına başlamadan önce jinekolojik bir problemi olmayan kadınlar, kullanım süresine bağlı olmaksızın hapları bıraktıktan sonra gebe kalmakta bir zorluk yaşamamaktadırlar.

Dezavantajlar;

Her gün alınmalarının gerekliliğidir. Sorumluluk kadındadır.

  • Başladıktan sonra ilk birkaç ay düzensiz kanamalar,
  • Bulantı-kusma, kilo alımı,
  • Göğüslerde şişlik,
  • İştah artması,
  • Depresyon,
  • Baş ağrısı,
  • Adet miktarının azalması veya olmaması,
  • Kan basıncında artış,
  • Uyuşukluk gibi yan etkileri vardır.

Ama tüm bu belirtiler ilaç kullanımından bir kaç ay sonra geçer.

Doğum kontrol hapı kullanıp sigara içen kadınların, özellikle 35 yaş üzerinde, kalp hastalığı ve kan pıhtılaşması gibi ciddi problemlerle ilgili riskleri artmıştır. Kalp hastalığı kalp krizine neden olabilir. Kan pıhtılaşması, bacak ağrısı, şişlik veya göğüs ağrısına neden olabilir.

Doğum kontrol hapları, AİDS gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korumaz.

Cinsel istekte azalma ve vajinal kuruluk yaratabilir.

• Rahim İçi Araç (RIA-SPİRAL)

Rahim içi araç (RIA), uzman hekim tarafından doğum kontrol amacıyla rahim içine yerleştirilen bir alettir. Rahim içinde 1 – 5 yıl kalabilir. Genellikle ucunda ip bulunan plastik veya metalden yapılmıştır. Bazı spiraller bakır veya progesteron hormonu içerir. Spiral üreme organlarının fiziksel çevresini değiştirerek gebeliği engeller. Bu değişiklikler yumurtanın döllenmesini veya rahim içine yerleşip gelişmesini engeller. Eğer yoğun adet kanaması yaşamışsanız, üreme organlarından herhangi birine ait (yumurtalık, rahim, tüpler) bir enfeksiyon veya dış gebelik öykünüz varsa doktorunuzla spiral kullanma riskleri konuşmalısınız.

Jinekoloğunuz tarafından rahim içine yerleştirilir. Genellikle gebelik ihtimalinin çok az olduğu, rahim ağzının hafifçe açıldığı dönem olduğu için adet bitimine yakın takılır. Uygulama birkaç dakika sürer. Kramp tarzında ağrıya neden olabilir. Kişisel ağrı duyarlılığına göre anestezi altında da uygulanabilir. Spiralin uygulanmasından sonraki ay yerleşimini kontrol etmek için doktorunuzla görüşmelisiniz. Spiralin ipi vajenden parmak sokulduğunda hissedilir. İlişki sırasında erkek tarafından hissedilme oranı çok azdır. Spiralin yapısına göre doktorunuz tarafından kullanım süresi söylenir. Ortalama beş yıllıktır ve her yıl doktor kontrolüne gitmeniz gerekir. Çıkartılması takılmasına göre çok kolay ve ağrısızdır ve adet gününden bağımsız herhangi bir zamanda olabilir.

Kısaca hormonlu spirallerden söz etmek gerekirse (sadece progesterone hormonu içerirler) bu yöntem doğum kontrolü dışında kimi zaman tedavi amacıyla da uygulanabilir. Aşırı kanaması olan ve patolojik tanıda  normal olarak değerlendirilmiş kadınlarda, miyomların varlığında kanama miktarlarını belirgin olarak azaltmasından dolayı tercih sebebi olabilir. Lekelenme tarzındaki kanamalar ya da hiç adet kanaması olmaması hormonlu spiraller için beklendik durumlardır. Etkinlik süreleri beş yıldır.

Avantajlar;

  • Gebelikten korunma etkinliği %97’dir.
  • İlişkiyi kesintiye uğratmaz.
  • Uzun süreli koruma sağlar. Spiral çıkartıldığında gebelik kabiliyeti hemen geri döner.

Dezavantajlar;

  • Genellikle birkaç ay adet miktarında ve kramplarda artma.
  • Adet dönemleri arasında lekelenme tarzında kanama.
  • Pelvik enfeksiyon (PID) riskinde artma ki bu infertiliteye/kısırlığa neden olabilmektedir..
  • Spiralin yer değiştirmesi durumunda gebeliğe neden olabilir. Bu gebeliğin dış gebelik olma ihtimali normale göre daha yüksektir.

• Diyafram

Vajinal diyafram, bir halka üzerine geçirilmiş yumuşak bir kauçuktur. Kadınlar için doğum kontrol amaçlı bariyer yöntemdir. Cinsel ilişki öncesi, bir miktar spermisid ile birlikte vajene yerleştirilir. Diyafram, rahim ağzını kep gibi örter. Diyafram spermisidi serviks üzerinde tutar, böylece spermleri öldürüp, gebeliği engeller. Diyaframlar değişik tip ve büyüklüktedir. Hangi diyaframın size uygun olduğu doktorunuz tarafından belirlenir.

Cinsel ilişkiden 3 saat öncesine kadar diyafram vajene yerleştirilebilir. Her kullanım öncesi, diyafram ışığa tutularak delik, yırtık veya zayıflamış yeri olup olmadığı kontrol edilmelidir. Yerleştirmeden önce içine ve kenarlarına spermisit içeren jel sürülmelidir. Takma pozisyonunuzu kendi tercihinize göre belirleyebilirsiniz. Kibarca vajen dudaklarını aralayıp, diyaframı ikiye katlayıp, kubbe kısmı aşağı gelecek şekilde yerleştirilir. Diyaframın serviksi tamamen örttüğü kontrol edilmelidir. Cinsel ilişkiden sonra 6 – 8 saat diyafram çıkarılmamalıdır. Bu sayede spermisidin tüm spermleri öldürmesi sağlanır. Çıkartılması da kolaydır, işaret parmağıyla halka kısmından tutarak çıkartılır. Her kullanımdan sonra yıkanmalı, kurulanmalı ve kuru olarak saklanmalıdır. Takmadan ve çıkarmadan hemen önce idrar boşaltılması, enfeksiyon riskinin azaltılması açısından önemlidir. Her 1 – 2 yılda bir diyafram değişilmelidir.

Avantajları;

Uygun şekilde kullanıldığında oldukça güvenli, mekanik, bariyer doğum kontrol yöntemlerindendir.
Cinsel yolla geçen hastalıkların riskini azaltır.

Dezavantajları;

  • Uzman bir hekim tarafından reçete edilmelidir.
  • Düzgün kullanılmazsa rahatsızlık ve idrar yolu enfeksiyonu yapabilir.
  • Bazı durumlarda kauçuk veya spermisid allerjisi, kaşıntı, yanma ve kızarıklık yapabilir.
  • Gebelik, düşük, pelvik cerrahi veya aşırı kilo alıp vermelerde uzman hekim tarafından tekrar muayene edilip, diyaframın değiştirilmesi gerekebilir.

• Prezervatif (Kondom)

Dünyada en yaygın kullanılan korunma yöntemidir. Sentetik (latex) maddelerden üretilir, içeriğinde spermisidler bulunur, çok sayıda çeşidi vardır. İlişki esnasında ereksiyon olmuş penise ucundaki hava çıkartılarak takılır. İlişkinin ortasında kullanıldığı için bazı çiftler açısından kullanımına sempati gösterilmeyebilir. Her ilişkide yeni kondom kullanılması gerekir.

Avantajları;

  • Uygun kullanıldığında istenmeyen gebelikten koruma oranı çok yüksektir.
  • Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korur.
  • Taşınması, bulundurması kolaydır.

Dezavantajları;

  • İlişkiyi kesintiye uğratır.
  • Çok nadir olarak üretildiği latex malzemesine karşı alerji gelişebilir.

• Spermisidler    

Doğum kontrol yöntemi için kullanılan, spermleri öldüren kimyasal maddelerdir. Köpük, jel, krem formları vardır. Cinsel ilişki öncesi vajene yerleştirilir. Spermler, rahime ulaşmadan spermisidlerce öldürülür. Çok güvenilir bir yöntem değildir. Diyafram ve kondomla kombine kullanılırsa gebelik olasılığı iyice azalır.

Cinsel ilişkide yaklaşık 30 dakika önce spermisid vajene yerleştirilir. Aplikatörle uygulanarak mümkün olduğunca vajinanın derinine yerleştirilmelidir. Rahim ağzını kaplaması gerekir. İlişkiden sonra vajenin 6 – 8 saat yıkanmaması gerekir.

Avantajları;

  • Bariyer yöntemlerinden biri ile kombine kullanılırsa %90 – 97 oranında gebeliği önler.
  • Kullanımdan önce doktor muayenesi ve reçete gerektirmez.
  • Pahalı değildirler.
  • Vajinanın kayganlaşmasına yardım ederler.

Dezavantajları;

  • Tek başına kullanıldıklarında %75 – 80 oranında gebeliği önlerler.
  • Spermler üzerine öldürücü etkisi geçicidir. Yerleştirdikten sonra 30 dakikadan sonra etkinlikleri azalır.
  • Nadiren alerjik reaksiyona neden olabilirler.

• Depo-Provera

Gebeliği önlemek için kullanılan enjeksiyon şeklinde uygulamadır. Depo-Provera, sentetik progesteron hormonudur. Depo-Provera enjeksiyonundan sonra yüksek progesteron düzeyi yumurtalıklardan yumurta salınmasını 3 ay engeller. Depo-Provera kullananlarda gebelik oranı %1’den azdır.

Her 3 ayda bir enjeksiyon şeklinde uygulanır. Farklı jenerikte iğneler vardır ve ayda bir enjeksiyon ugulamaları da vardır. Bu nedenle hangi formu kullandığınıza dikkat etmeniz gerekir. Üst koldan veya kalçadan kas içine uygulanır.
Doğum sonrası ilk enjeksiyon zamanı, emzirip emzirmediğinize bağlıdır. Eğer emziriyorsanız, doğum sonrası 6 hafta beklemeniz gerekir. Emzirmiyorsanız doğum sonrası 5 gün içinde ilk enjeksiyonu yaptırmanız gerekir.

Avantajları;

  • En güvenilir doğum kontrol yöntemlerindendir.
  • Enjeksiyondan 24 saat sonra gebeliğe karşı korumaya başlar.
  • İlişkiyi kesintiye uğratmaz, içilecek hap, takılacak alet yoktur.
  • Adet kanama miktarı belirgin olarak azalır.
  • Sadece progesteron hormonu içerdiğinden östrojen kullanmanın sakıncalı olduğu kadınlarda güvenle kullanılabilir.

Dezavantajları;

  • Düzensiz veya lekelenme tarzında adet kanamaları görülebilir. Zamanla enjeksiyonlar devam ettikçe, adet kanaması olmaz.
  • Enjeksiyonlara son verildikten sonra adet kanamalarının geriye dönmesi ve doğurganlık zaman alabilir. Bu nedenle en az 1 yıl çocuk sahibi olmayı düşünmüyorsanız Depo-Provera’yı düşünmelisiniz.
  • Kilo alımı, baş ağrısı, sinirlilik, karın veya sırt ağrısı, memelerde ağrı, güçlüksüz ve halsizlik, uyuşukluk, sivilce, cinsel istek azalması, depresyon, bulantı gibi progesteron özgü yan etkiler değişik sıklık ve şiddette görülebilir.
  • Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korumaz.

• Norplant

Hormon içeren (sadece progesteron) doğum kontrol yöntemidir. Küçük, ince ve fleksibl kapsül kadının kolunda cilt altına yerleştirilir ve buradan kan dolaşımına sürekli hormon salınımı yapar. Bu uygulama ile tıpkı hormonlu spiraldeki gibi beş yıl süreyle gebelik önlenebilmektedir. Uygulamadan yaklaşık 24 saat sonra kanda progesteron düzeyi gebeliği önleyecek düzeye ulaşır. Norplant, adetin ilk 5 günü içinde uygulanır. Rahimin iç zarının incelmesine neden olarak embriyonun rahim içine yerleşmesini önlediği gibi, vajinal salgının kalınlaşmasını sağlayarak spermlerin rahim içine ulaşmasını güçleştirir.

Kolun üst kısmına lokal anestetik uygulandıktan sonra ufak bir kesi yapılarak, 6 adet norplant kapsülü kesiden cilt altına yerleştirilir. Bu işlem yaklaşık 10 – 15 dakika sürer. Genellikle kesi yerine dikiş atmak gerekmez. Kesi yeri iyileşinceye kadar temiz ve kapalı tutulması önerilir. Kesi yerinde, hafif bir sızı olabilir. Çok nadiren yara enfeksiyonu gelişebilir. Şişlik ve kızarıklık enfeksiyon için uyarıcıdır, tedavi edilemezse kapsüllerin çıkarılması gerekebilir. Beş yılın sonunda kapsüllerin içinde bulunan hormon tükenir ve koruma etkisi ortadan kalkar. Eski kapsüllerin çıkarıldığı aynı gün yeni set takılabilir.

Avantajlar;

  • Koruma etkinliği çok yüksektir ve uygulamadan sonra beş yıl etkinliği devam eder.
  • Kapsüller uygulandıktan sonra ağrıya neden olmaz ve dışardan fark edilmez.
  • Maliyeti beş yıl başka hormonal bir yöntemle kıyaslandığında benzerdir.

Dezavantajları;

  • Progesteron düzeyinin artmasına bağlı yakınmalar depo proveradakine benzer.
  • Düzensiz adet kanamaları, adetler arasında lekelenme tarzı kanamalar, adet süresinde uzama, hiç adet görememe gibi yan etkiler bazen istenilen etki de olabilir (anemiyi önlemek gibi)
  • Cerrahi bir uygulama ile yerleştirilip, çıkartıldığı için mutlaka doktorunuz tarafından, sağlık kuruluşunda yapılmalıdır.
  • Lokal enfeksiyon riski vardır.

• Tüplerin Bağlanması (Tüp Ligasyonu)

Uzman jinekologlar tarafından kadının fallop tüplerinin (yumurtayı rahme ulaştıran organlar) kapatılması amacıyla yapılan ameliyatın adı tüp ligasyonudur. Açık, tercihen de laparoskopik yöntemle, genel anestezi altında, ameliyathane koşullarında yapılır. Tüpler gebeliğin oluşmasında spermle yumurtanın buluştuğu bir kanaldır. Herhangi hormon üretimi yapmaz. Bu nedenle bu ameliyat sonrası menopoza girmek ya da cinsel isteksizlik yaşanması olası değildir. Ameliyat oldukça kısa sürelidir. Tekrarlanan sezaryen ameliyatlarında aynı operasyon içinde de yapılabilir.

Bu yöntem geri dönüşümsüz olarak kabul edilir. Bu nedenle doğurganlığını bitiren kadınlara önerilir. Tekrar açılması istendiğinde mikrocerrahi ameliyatı gerekir ve sonuçlar umulduğu kadar başarılı değildir. Böyle durumlarda tüp bebek tedavisi ile kadının tekrar gebe kalması sağlanabilir. Ameliyat için doğru zamana doktorla birlikte karar vermek ve olası risklerin tamamının konuşulması gerekir. Ameliyat sonrası istirahat süresi ameliyatın şekline gore değişir. Günümüzde laparoskopi ameliyatı konusunda deneyimli cerrahların sayısı artığından uygulamaların büyük çoğunluğu kapalı ameliyatlar şeklinde olmaktadır. Bu da iyileşme ve hastanede kalma süresini oldukça kısaltmaktadır. Bu ameliyat öncesi eşlerin mutlaka yazılı onayları alınmalıdır.

Avantajlar;

  • Çocuk sahibi olmak istemeyen, doğurganlığını bitirmiş kadınlar için ideal bir yöntem olabilir. Koruma etkinliği doğru cerrahi metotlarla tamdır.

Dezavatajları;

  • Geri dönüşümsüz bir yöntemdir.
  • Uygulama ameliyatla yapılabildiği için, anestezi ve ameliyata ilişkin çok sayıda komplikasyon yaşanabilir. Bunların doktor tarafından ayrıntılı şekilde anlatılması gerekir.
  • İşlem sonrası hastanede ve evde geçirilmesi gereken iyileşme dönemine ihtiyaç vardır.
  • Çoğu özel sigorta bu ameliyatın giderlerini karşılamaz.

• Vazektomi

Erkeğe, uzman ürologlar tarafından uygulanan bir operasyondur. Testisten spermleri penise getiren vaz deferans denilen kanallar bilateral olarak kesilir. Operasyondan birkaç ay sonra menide sperm bulunmaz. Erkeğin cinsel fonksiyonları üzerine olumsuz etkisi yoktur. Sadece spermler testislerden semen içinde gelemez ve gebelik oluşmaz. Tıpkı kadınlardaki tüp ligasyonu ameliyatı gibidir. Geri dönüşümsüzdür. Doğum kontrolünü sağlayan en güvenilir yöntemlerden biridir.

Vazektomi ayaktan muayenehanede yapılabilecek ufak bir operasyondur. 15 – 20 dakikadan uzun sürmez.
Lokal anestezi ile yapılabilir. Operasyondan sonra hastanede kalış gerektirmez. Birkaç gün hafif ağrı, kesi yerinden kanama, akıntı olabilir. Kesi çevresinde morluk oluşabilir. Bir hafta içinde normal yaşantıya rahatlıkla dönülür.

Avantajları;

  • Doğum kontrolünü sağlayan çok güvenilir bir yöntemdir.
  • İlaç kullanımı veya araç uygulanmasını gerektirmez.

Dezavantajları;

  • Operasyona bağlı lokal sorunlar yaşanabilir. Ağrı, şişlik, kanama gibi.
  • Geri dönüşümsüz bir yöntemdir. Erkekliğin iyi düşünerek vermesi gereken bir karardır.
  • Ameliyattan sonra birkaç ay gebelik ihtimali devam edeceğinden ek korunma yöntemi mutlaka kullanılmalıdır.
  • Tekrar çocuk sahibi olmak istendiğinde tüp bebek yöntemi-tese ameliyatı ile mümkündür.

• Doğal Yöntemler

Takvim yöntemi, geri çekme yöntemi, emzirme süreci gibi durumlar kadını gebelikten istenilen etkinlikte korumaz. Bu nedenle bu yöntemler hakkında detaylı bilgi vermek yerine bunları gebelikten korunma yöntemi olarak tercih etmemenizi öneririm.

• Acil Kontrasepsiyon (Ertesi Gün Hapları)

İstenmeyen gebelikler korunmasız ilişkilerden sonra, prezervatif yırtılması durumunda ya da tecavüz gibi sıra dışı ve oldukça ağır travmalar sonrası gelişebilmektedir. Böyle durumların yaşanması durumunda yüksek doz hormon içeren ilaçlar ilişkiden sonraki ilk 72 saat içinde kullanıldığında etkinlik göstermektedir. Mekanizmasında rahim içindeki dokunun yapısını bozmak ya da yumurtlamayı bozmak olabilir. Hormon kullanımının sakıncalı olduğu hastalara önerilmez. Bu gibi durumlarda acil spiral uygulaması da etkin bir acil kontrasepsiyon yöntemi olabilir. İlacın alımından sonra bulantı hissi olabilir. Kusmanın engellenmesi gerekir. Bunun için bulantı önleyici ilaçlar ek olarak kullanılabilir. Bu yöntem sürekli başvurulmaması gereken, sadece acil durumlar için önerilen bir yöntemdir. İlacın kullanımından sonra adet kanaması başlayabilir ya da beklenen zamanda adet başlar. Adet gecikmesi durumunda mutlaka kanda gebelik testi yaptırılması önerilir.

• Doğum Kontrol Halkası

Son olarak yeniliklerden bahsedelim istiyorum. Çünkü artık doğum kontrol hapları aile ağacından türeyen, yepyeni bir yöntem Türkiye’de de kullanıma girdi. “Doğum Kontrol Halkası”. Bu halkada da doğum kontrol haplarındaki gibi iki tip hormon bir arada. Benzer mekanizmayla östrojen ve progesteron hormon kombinasyonu yumurtlama (ovulasyon) sürecini baskılayarak çalışıyor. Bu halkayı çekici kılan en önemli şey yirmi bir gün boyunca hap yutmak zorunluluğunu ortadan kaldırması. Çünkü vajinaya yerleştirilen halka üç hafta boyunca düzenli ve aynı seviyede hormon salınımına devam ederek hamilelikten koruma görevini başarıyla yerine getiriyor. Vajende yabancı bir halkanın varlığı ya da bunun uygulanması sırasındaki endişeler anlaşılabilir. İlk uygulamanın doktorunuz tarafından yapılması ve size öğretilmesi bu endişenin yersiz olduğunu gösterecektir. Hele de adet dönemlerinde tampon kullanabilen kadınlar için uygulama çok benzer ve kolaydır. Çömelerek, yatarak ya da ayakta (bir ayağın basamağa konularak yükseltilmesiyle) sizin için ideal pozisyonu bulmak gerekir. Halka ortasından bastırılarak vajene yerleştirilip, hafif iterek ilerlemesi sağlanır. Halkanın doğal pozisyonuna vücut ısısıyla yumuşayarak geldiğini biliyoruz yani parmakla derinlere doğru güç uygulamaya gerek yoktur. Çıkartma zamanı geldiğinde de gene aynı pozisyonda, işaret parmağınızla halkayı kolaylıkla bulup, dışarı alabilirsiniz. Adet kanmasının ilk gününde vajinaya yerleştirilmesi durumunda koruma etkinliği hemen o ay için başlar. Adetin 2-5. günleri arasında da uygulanabilir ancak doğum kontrol haplarındaki gibi ilk on gün için ek korunma yöntemi kullanılması önerilir. Bu halka üç hafta vajende kaldıktan sonra çıkartılır ve bir hafta halkasız zamanda vajinal kanama olur. Bu kanama miktarı gene haplardaki gibi azalmış bir adet kanamsıdır ve halkanın olağan etkisidir. Bir hafta verilen aranın ardından yeni bir halka gene yirmi bir gün vajende kalmak üzere uygulanarak bu yöntemle korunmaya devam edilir.

Yeni bir yöntemden bahsedince aklınıza gelebilecek olası sorulara cevaplar bulalım istiyorum.

Soru: Bu halka benim ya da partnerim tarafından hissedilir mi?

Cvp: Kadınların çok azı halkayı ilişki esnasında hissettiğini ifade ederken, erkek parterlerin %15’i hissettiklerini ama bunun cinsel isteği azaltmadığını söylüyor.

Soru: Halka kilo, ödem yapar mı?

Cvp: Halkanın diğer doğum kontrol haplarıyla kıyaslandığında su tutma ve yağ dokusunda belirgin artış yapma yan etkisi çok daha azdır. Yani sorunun cevabı iştah artışınız olursa ve kendinizi yemek konusunda tutamazsanız kiloyu halka değil, yediğiniz kalorili besinler yapar.

Soru: Vajinal enfeksiyonları arttırır mı? Vajinal enfeksiyon tedavisi yapılırken etkinliği azalır mı?

Cvp: Evet.Vajinitleri %15oranında arttırdığını söyleyebiliriz. Ancak enfeksiyon varlığı ilacın etkinliğini azaltmaz ve halkanın varlığı tedavi için önerilecek fitiller için engel değildir.

Soru: Ara kanama yapar mı?

Cvp: Evet, yapabilir. Ancak son jenerasyon, düşük dozlu hormon içeren doğum kontrol hapları kadar bir risk vardır. İlk üç ayın sonunda sıklıkla bu şikayetler ortadan kalkar.

Soru: Baş ağrısı, memede hasasiyet yapar mı?

Cvp: Baş ağrısı ve memede hasasiyet, hormonal yöntemlerde tetikleniyor ise aynı etki halkada da görülebilir. İlacı bırakma nedeni değildir.

Soru: Düşer mi, kaybolur mu? Düşerse ne yapmak gerekir?

Cvp: İyi yerleştirilmediğinde düşme riski olabilir. Bazen ilişki sonrasında çıkabilir. Fark edildiğinde eğer 3 saati geçmemiş ise ılık su ile yıkanarak tekrar vajene yerleştirilmesi yeterlidir. Ancak 3 saatten uzun süre geçmiş ise ya da halka bulunamıyor ise yenisi uygulanmalı ve ek korunma yöntemine başvurulmalıdır.

Soru: Birlikte tampon kullanılabilir mi?

Cvp: Evet halka ile birlikte adet kanaması durumunda tampon, uygun şekilde kullanılabilir.

Soru: Başka ilaçlarla birlikte etkinliği azalır mı?

Cvp: Hayır etkinliği azalmaz. Çünkü bu halkadan salınan hormon vajen duvarından emilerek direkt kana karışır ve karaciğerden metabolize olmaz. Yani ağızdan alınan ilaçlar gibi karaciğere uğramadığından hem etkinliği yüksektir, hem de başka ilaçların varlığı etkinliğini değiştirmez.

Soru: Sigara içen kadınlar kullanabilir mi?

Cvp: Günde 5 taneden fazla sigara kullanan kadınlara önerilmez. Tıpkı diğer doğum kontrol hapları gibi.

Soru: Başka bir korunma yönteminden halkaya geçmek istenirse ne yapılmalı?

Cvp: Kullanılan yönteme göre örneklemek gerekir ise; doğum kontrol haplarından sonra geçilecek ise ara yedi günlük boşluktan sonra hap yerine halka vajene uygulanarak korunmaya devam edilebilir. Ya da spiral çekildikten hemen sonra takılabilir. Ancak bu yeni bir yöntem olduğundan doktorunuzla görüşüp gerekli önerileri almak en doğru olanıdır.

Soru: Kimler kullanamaz?

Cvp: Doğum kontrol haplarını önermediğimiz migren varlığı, damar içi pıhtılaşma sorunları, sigara kullanımı, ailede meme kanseri varlığı gibi durumlarda halka da önerilmez. Bunun dışında çok doğum yapmış, vajinal dokuda gevşeklik, sarkma olan hastalarda kullanımı önerilmez.

Her yeni gelen yöntem bir öncekinin devamıdır aslında. Her gün ilaç kullanmak istemeyen, doğum kontrol haplarından zarar görmemiş, güvenilir bir yöntem tercih edenler için doktor muayenesinin ardından önerilebilir ve güvenle kullanılabilir.

GEBELİK SONLANDIRILMASI (KÜRETAJ)

GEBELİK SONLANDIRILMASI (KÜRETAJ)
Halk arasında kürtaj olarak adlandırılan cerrahi yöntem ile gebelik sonlandırılması yönteminin asıl adı kazımak anlamına gelen “küretaj”dır.

Küretaj; tıbbi sebeplere bağlı olarak ya da isteğe bağlı olarak gerçekleştirilebilir. İsteğe bağlı kürtaj ülkemizde yasal olarak 10 haftaya kadar gerçekleştirilebilirken, tıbbi sebeplere bağlı gerçekleştirilen kürtaj için hafta sınırlaması bulunmamaktadır.

Küretaj cerrahi bir işlemdir ve kadın doğum doktorları tarafından hastane ortamında gerçekleştirilmelidir. Özel muayenelerde küretaj yapılmamalıdır!

Kürtaj nasıl yapılır?

10. haftaya kadar gerçekleştirilen kürtaj, özel aletler ile vakum esasına dayanan teknikle gerçekleştirilmektedir. Bu yöntem sayesinde rahim iç tabakasına zarar verilmeden kürtaj gerçekleştirilebilmektedir.

Çoğunlukla genel anestezi ile nadir olarak da lokal anestezi ile gerçekleştirilen kürtaj; yaklaşık 10-15 dakika süren bir cerrahi işlemdir.

Öncelikle rahmin mikrop kapmasının önlenmesi amacıyla vajina ve rahim ağzı dezenfektanlar kullanılarak sterilize edilir. Ardından anestezi uzmanı tarafından gereken ilaçlar verilerek hastanın genel ya da lokal anestezisi sağlanır.

İnce plastik kanül rahim içine yerleştirilir.Kanülün dışta kalan ucuna enjektör yerleştirilir. Enjektör aracılığıyla vakum tekniğine bağlı olarak rahim içi boşaltılır ve kürtaj gerçekleştirilir.

Kürtaj sonrası

Kürtaj sonrası yaklaşık 1 saat hastanın dinlenmesi önerilir. Daha sonrasında ise günlük hayatına devam edebilir. Ancak genel anesteziden sonra  8 saat boyunca; araba kullanmak gibi dikkat gerektiren aktivitelerden kaçınılması önerilir.

Operasyondan 2 gün sonra kasıklarda ağrı gözlenebilir bunun için doktorunuzun uygun gördüğü ağrı kesiciler kullanılabilir.

3-4 gün boyunca az miktarda kanama olması gayet normaldir. Ancak adet kanamasına benzer yoğun bir kanama olursa mutlaka doktorunuza başvurmanız gerekir.

Kürtaj sonrası tekrar çocuğum olur mu?

Halk arasında ilk gebeliğin sonlandırılması durumunda tekrar hamile kalınamayacağı düşüncesi vardır. Ancak hastane ortamında ve kadın doğum uzmanı tarafından yapılan operasyon sonrasında tekrar hamile kalınamaması gibi bir durum ile karşılaşılmamaktadır.

Eski dönemlerde kürtaj; metal küretler ile rahim iç yüzeyi kazınarak  yapılmaktaydı. Bu durumda istenmeden rahme zarar verilebilmekteydi. Ancak günümüzde kürtaj; vakum tekniği ile rahim iç yüzeyine zarar vermeden gerçekleştirilmektedir.

MENOPOZ

MENOPOZ
Menopoz bir hastalık değildir. Kadın hayatında yeni bir dönemdir. Bu dönemde bazı kadınlar kendine güveni azalmış ve yaşlanmış hissedebilirler. Hatta seks hayatlarının biteceğini düşünenler bile bulunmaktadır. Ancak bu doğru bir yaklaşım değildir. Aksine hamile kalma riski olmadan seks yapabilecekleri, her ay adet kanaması sıkıntısını yaşamayacakları, tıpkı ergenlik gibi  doğal bir süreç olarak kabul edilmelidir.

Menopoz nedir?
Tıbbi olarak bir kadının 6 ay boyunca doğal yollar ile adet görememesi durumu menapoz olarak adlandırılır. Yumurtalıkların folikül rezervinin tükenmesi ile başlayan bu süreç östrojen ve progesteron hormonlarının yapımının durması ile son halini alır.

Bazı kadınlar aylık kanamalarının bitmesi dışında, menopozu herhangi bir bulgu olmadan geçirirken bazı kadınlarda östrojen düşüklüğü, sıcak basmaları, terleme gibi fiziksel değişikliklere ve uykusuzluk, anksiyete (sinirlilik) veya depresyona neden olabilir. Bunlara ek olarak vücutta farkına varılmayan değişiklikler oluşabilir. Bu değişikliklerden en önmelileri osteoporoz ve kalp hastalığı gibi gelecekteki sağlık ve yaşam kalitesini etkileyecek ciddi durumlardır.

Menopoza girme yaşı nedir?

Menopoza giriş yaşını etkileyen en önemli faktörler kalıtım ve ırktır. Güneydoğu Asya ülkelerinde menopoz yaşı ortalama 51 iken, Türkiye’de bu yaş  45-47’ye kadar düşmektedir. Bununla beraber 30’lu yaşların ortasında ‘erken’, 50’li yaşların ortalarında ise ‘geç’ menopoz görülebilir.

Menopoz bir hastalık değildir. Bu dönemde ergenlik dönemi gibi doğal ve gelip geçen bir dönemdir. Bu konuda bilinçli ve hazırlıklı bir kadının rahat, mutlu,  kendine güvenli  ve huzurlu geçireceği bir dönem olmalıdır. Doğurganlığını kaybetmek, özellikle çocuk doğurmamış kadınlar için bir sıkıntı kaynağı olabilir. Bu çok normaldir.

Menopoz belirtileri nelerdir?

  • Sıcak basmaları
  • Gece terlemeleri
  • Çarpıntı
  • Uykusuzluk
  • Adet kanamalarının kesilmesi
  • Sinirlilik, depresyon, unutkanlık
  • Ağlama nöbetleri
  • Zihinsel fonksiyonların yavaşlaması
  • Konsantrasyon güçlüğü
  • Kilo almaya yatkınlık
  • Ağrılı cinsel ilişki
  • Cilt kuruluğu
  • Saç kırılması ve dökülmesi
  • Vajinal kuruluk
  • Eklem ağrıları
  • Osteoporoz

 

Menopozun tedavisi nasıl yapılır?

Hormon replasman tedavisi ile şikayetlerin önlenmesi, bulguların iyileştirilmesi ve kemik mineral kaybı ile kalp damar sistemi hastalıklarının engellenmesi, cinsel istek bozukluklarının giderilmesi mümkündür.

Hormon replasman tedavisinin yararları nelerdir?

Hormon replasman tedavisi bozulan adet düzenini tekrar düzenler. Böylece adet gören kadın psikolojik olarak kendisini daha iyi hisseder. Ateş basması, terleme, çarpıntı gibi şikayetler giderilir. Vajina ve idrar yollarındaki atrofik değişiklikler önlenir. Hormon replasman tedavisinin seksüel yaşam üzerinde olumlu etkileri vardır.

Hormon replasman tedavisi ile idrar kaçırma şikayetleri azalır. Kemik erimesi ve kalça kırığı riski azalır. Kalp ve damar hastalıklarının görülme sıklığı azalır. Psikoljik bozukluklarının tedavisinde depresyonun azalmasına olumlu katkıları vardır. Alzheimer hastalığı ve unutkanlığın görülme ihtimalini azaltır. Kozmetik açıdan cilt kırışıklıkları ve saç dökülmesi için tedavi edicidir. Uyku kalitesini arttırır.

Hormon replasman tedavisi öncesi yapılması gereken tetkikler nelerdir?

Genel muayene, detaylı jinekolojik muayene, karaciğer fonksiyon testleri, böbrek fonksiyon testleri, kan sayımı ve idrar tetkiki, pap smear, jinekolojik ultrasonografi, mamografi ve meme ultrasonografisi, standart kemik dansitometrisi rutin olarak yapılan tetkiklerdir.

Menopozun alternatif tedavileri nelerdir?

Kalsiyum (1000 mg) ve D vitamini desteği, kuruyemiş, tohum ve yağlı balıklarda bulunan özel yağ asitleri yani omega 3 ve omega 6 desteği verilebilir. Omega 3 ve 6 bal kabağı tohumları, ceviz, keten tohumu, koyu yeşil sebzeler ile susam, soya ve ayçiçeği yağında da bulunur.

Soya fasulyesi, yonca filizi ya da keten tohumu şeklindeki doğal bitki östrojenleri HRT almayan hastalarda yararlı ilavelerdir.

Akşam çuha çiçeği yağı ve Vitamin E ateş basmasına karşı bir tedbir olabilir.

Menopozda rahat etmenin püf noktaları nelerdir?

  • Sıcaktan uzak durun.
  • Doğal ipliklerden yapılmış kıyafetler kullanın.
  • Çay kahve gibi sıcak içecekleri, alkol ve baharatlı yiyecekleri fazla tüketmeyin.
  • Sigara içmeyin.
  • Sağlıklı bir diyet uygulayın ve egzersiz yapın.
  • Bol bol su için.
  • Destek alın, ailenizle konuşun.
  • Pozitif kalmayı unutmayın. Menopoz hayatınızda yaşamanız ve atlatmanız gereken bir süreçtir.
Son Yazılarım
  • yumurtlama dönemi
    Yumurtlama Döneminde Kahverenkli Akıntı Neden Olur?
    20 Mayıs 2018
  • aşılama
    AŞILAMADAN NE KADAR ZAMAN SONRA HAMİLELİK ÖĞRENİLİR?
    16 Mayıs 2018
  • tüplerink kapanması
    Tüpler Neden Kapanır? Ameliyatla Açılabilir mi?
    11 Mayıs 2018
  • rahim dinlendirme
    Tüp Bebek Tedavisi – Rahim Dinlendirme Sonrası Embriyo Transferi
    8 Mayıs 2018
  • aşılama
    AŞILAMA TEDAVİSİ (IUI) NEDİR?
    29 Nisan 2018
  • vajinal enfeksiyon
    Vajinal kaşıntılar: Belirtileri, nedenleri, ve tedavisi
    6 Mart 2018
  • doğum ne zaman başlar
    Doğum ne zaman başlar?
    1 Mart 2018
  • hamilelik
    Hamilelikte Allerjik Sorunlar Nelerdir?
    25 Şubat 2018
Instagram @draytunaktan
Something is wrong.
Instagram token error.
Yasal Uyarı
Bu sitede yer alan bilgiler tedavi amaçlı değildir.
@draytunaktan
Something is wrong.
Instagram token error.
Op. Dr. Aytun Aktan - Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
  • Op. Dr. Aytun Aktan
  • Blog
  • Gazete Haberleri
  • Videolar
  • İletişim
  • Prensler & Prensesler
HIZLI MENÜ