“Çocuk sahibi olma konusunda bir sorunumuz mu var?” sorusunu kendinize ne zaman sormalısınız. Bunu bir sorun olarak algıladığınızda kimlerden, nasıl yardım istemelisiniz? Karmaşık olduğunu bildiğimiz üreme fonksiyonlarının ahenk içinde çalışırken bir yerinde problem olması çocuk sahibi olmak istediğiniz anda sizi hayal kırıklığına uğratabilir.
Sağlıklı olduğunu bildiğimiz çiftlerin de korunmasız birlikteliğinde;
- 3. ayın sonunda hamile kalma şansının % 57
- 6. ayın sonunda % 72
- yılın sonunda % 85
- yılın sonunda ise % 93’lerde olduğudur.
Rakamlardan da anlaşılacağı gibi her çift ilk istediği ayda gebeliği yakalayamayabilir.
O zaman kim, ne kadar beklemeli?
Bizler klasik bilgilerimiz doğrultusunda bekleme süresini düzenli ve korunmasız birliktelikte;
- 1 yıl olarak söylesek de
- anne olma yaşının ertelenmesinden dolayı eğer kadının yaşı 35 altında ise 1 yıl
- 35 yaşın üzerinde ise 6 ay olarak değişmektedir.
- Hatta 40 yaş üzerinde hızlıca doktora başvurulması yumurtalıklar için çok kıymetli olan zamanın boşa harcanmamasını sağlar.
İstenilen zamanda çocuk sahibi olmak beklide dünyanın en güzel şeyi ve siz bu hayalinizi her ay başlayan adet kanamanızla bir sonraki aya erteliyorsunuz. Yumurtladığınızı düşündüğünüz dönemlerde görev haline gelen birlikteliğiniz sizi de eşinizi de strese sokuyor ve artık evliliğiniz eski tadında değil. Buradan sonra dikkatli olmanız gerekiyor. Çünkü stres üremeyle ilgili hormonlar üzerinde olumsuzluklar yaratabilmektedir.
Erkekler üzerindeki olumsuzluklardan bazıları, sperm sayısında, hareketlerinde ve spermin normal şekilli olma oranlarında ciddi düşme yapmasıdır. Mesela testosteron düzeyindeki azalmaya bağlı olarak libido denilen cinsel istekte de ciddi bir azalma görülmektedir. Kadınlarda olan etkileri çok daha etkili ve hissedilebilir haldedir. Birçoğumuzun çevremizde gözlemlediği, herhangi üzücü bir olay karşısında adetlerde başlayan düzensizlik oldukça yaygın bir durumdur. Sadece duygusal anlamda değil fiziksel anlamdaki streslerde de adet düzenlerinde bozulma, dolayısıyla çocuk sahibi olmakta sıkıntı yaşanabilmektedir. Yoğun çalışma temposu, ağır fiziksel egzersizler, geçirilen ameliyatlar vs. fiziksel streslerdendir. Gebe kalmak için harcanan sürede artan stresin sosyal anlamda da bazı olumsuz sonuçları olmaktadır. Kendini yetersiz, eksik hissetme, topluma karşı tam bir aile olamama kompleksi gibi sıkıntıları yaşamınıza neden olabilir.
Aslında bir bütün olarak değerlendirilmesi gereken gebe kalma sürecini anlama kolaylığı sağlaması için basamaklara ayırmak faydalı olabilir. Bunlar;
- Ovulasyon yani yumurtlama zamanında eşlerin birlikte olması
- Sağlıklı, olgun yumurtanın yumurtalıktan atılması
- Vajen üst bölümünde bulunan rahim ağzında kuvvetli, iyi kalitede spermin bulunması
- Besinden zengin rahim içi salgısının bol olması
- Sperm ve yumurtanın buluşabilmesi için fallop tüpleri dediğimiz kanalların açık ve hastalıksız olması
- Rahmin içersini döşeyen endometriyum tabakasının yeterli kalınlıkta ve olgunlukta olmasıdır.
Bu faktörden herhangi birinde anormallik olduğunda infertite (kısırlık) olgusundan bahsedebiliriz.
Gebe kalmak isteyen bir kadın için en ideal yaş, vücudunun fiziksel olarak olgunlaşmış, üreme sisteminin en hassas olduğu ve genetik bozukluğu olan bebek doğurma riskinin en az olduğu dönem olan 20’li yaşların ortası diye söylenebilir. Ancak sosyoekonomik açıdan bakıldığında bu yaşın geciktirilmesinin de bazı avantajları olabileceğini düşünebiliriz. Genç yaşta anne olanlara göre yaşı ileri olan kadınların daha eğitimli oldukları, daha iyi iş imkânlarının olduğu ve gelirlerinin daha iyi olduğu dolayısıyla çocuklarına maddi anlamda daha iyi yaşam olanakları ve daha iyi bir eğitim şansları sunma imkânları vardır. Bir tarafta kalite ve sayısı azalan yumurtalar, diğer tarafta değişen yaşam koşulları arasında kalan gebelik planları çiftleri zorlamaya devam etmektedir.
Kadınlar yemek alışkanlıklarını, yaptıkları egzersizin ağırlığını, kilo alma ve vermelerinin miktarını ve üzerlerindeki stres şartlarını çok iyi değerlendirmek durumundadırlar. Bunların hepsi tüm kadınların da bildiği üzere direkt olarak adet düzensizliğine neden olabilmektedir. Hem kadın hem de erkek üzerinde aşırı egzersizin, kilo alıp vermenin birçok olumsuzlukları bulunmaktadır. Vücut ağırlığının normal sınırlar içersinde tutulması üreme sağlığı için çok yararlıdır.
Üreme sağlığı açısından vejetaryenlerin diyetine çinko eklemeleri gerekmektedir. Sadece hayvansal proteinlerde bulunan çinko üreme sağlılığında önemli bir yer tutar.
Antioksidan olarak bilinen E ve C vitaminlerinin düzenli alınması da vücuda zararlı olduğu bilinen serbest oksijen radikallerinin etkisizleştirilmesinde faydalı olmaktadır. Her zaman için doğal besinleri ve mevsiminde tüketilen meyve, sebzeleri tercih etmek genel yaşam anlayışınızın içinde olmalıdır.
Hamile kalma sürecini hızlandırmak için neler yapmak gerekir?
Eğer düzenli adet görüyorsanız genellikle yumurtlama âdetin 12- 14. günler arasında yumurtlama olmaktadır. Hamileliği planlayan ve ilk başta bilgi sahibi olmak isteyen çiftlere önerim adet bitiminden bir hafta sonra başlamak kaydıyla üç kez gün aşırı eşleriyle birlikte olmaları yönündedir. Yumurtlamanın bu dönemde olması daha olası olduğu için bu dönemi kaçırmamak, bu dönem dışında ise normal cinsel yaşantıya devam etmek çiftleri fazla yormamaktadır.
Günümüzde doğurganlık oranlarının azalmasında en önemli nedenlerden bazıları, kadınlar arasında ileri eğitim ve kariyere devam etme arzusunun artması, geç evlilik ve boşanma oranlarında artma, korunma yöntemlerindeki gelişmeler olarak sıralanabilir.
Önemli olan infertiliteden şüphelenilmeyi bilmek ve zaman kaybetmeden profesyonel yardım alma konusunda doğru adreslere başvurmaktır. Unutmayın bazı durumlarda geç kalmak en önemli sorun olup size “keşke” dedirtebilir.
KADINA AİT İNFERTİLİTE NEDENLERİ
ERKEĞE AİT İNFERTİLİTE NEDENLERİ