Skip to content
FacebookYouTubeInstagramTwitterGoogle+
Op. Dr. Aytun AktanOp. Dr. Aytun Aktan
Op. Dr. Aytun Aktan
Kadın Hastalıkları ve Doğum, Tüp Bebek Uzmanı
0530 031 13 70Vital Fulya Plaza Teşvikiye, Hakkı Yeten Cad. No:23, Kat:2 Şişli - İstanbul

0530 031 13 70

RANDEVU TEL

info@draytunaktan.com
  • Op. Dr. Aytun Aktan
  • Kadın
    Hastalıkları
  • Gebelik
    Takibi
  • Doğum ve
    Lohusalık
  • Kısırlık ve
    Tüp Bebek
    Tedavileri
    • Tüp Bebek Tedavisi
    • Tüp Bebek Tedavisine Ne Zaman Başvurmalısınız?
    • İnfertilite (Kısırlık) Nedir?
    • Kadına ait İnfertilite nedenleri
    • Erkeğe Ait İnfertilite Nedenleri
  • Laparoskopi &
    Histeroskopi
    • Laparoskopi
    • Histeroskopi
  • Blog
  • Galeri
    • Prensler & Prensesler
    • Videolar
    • Gazete Haberleri
  • Randevu &
    İletişim
  • Op. Dr. Aytun Aktan
  • Kadın
    Hastalıkları
  • Gebelik
    Takibi
  • Doğum ve
    Lohusalık
  • Kısırlık ve
    Tüp Bebek
    Tedavileri
    • Tüp Bebek Tedavisi
    • Tüp Bebek Tedavisine Ne Zaman Başvurmalısınız?
    • İnfertilite (Kısırlık) Nedir?
    • Kadına ait İnfertilite nedenleri
    • Erkeğe Ait İnfertilite Nedenleri
  • Laparoskopi &
    Histeroskopi
    • Laparoskopi
    • Histeroskopi
  • Blog
  • Galeri
    • Prensler & Prensesler
    • Videolar
    • Gazete Haberleri
  • Randevu &
    İletişim

Gebelik Takibi

Gebelik Takibi Nedir?

Gebelik takibi nedir?

Gebelik takibi gebelik oluştuktan sonraki süreçtir. Oysa çiftler çocuk sahibi olmayı planlıyorlarsa gebelik öncesi danışmanlık almalıdır. Günümüzde her şey için danışmalık alınırken, “yaşam koçu” diye bir kavram bile ortaya çıkmışken, maalesef gebelik öncesi danışmanlık alan çift oranı oldukça azdır. Çoğunlukla bu danışmanlık hizmetinden yararlanan çiftler çocuk sahibi olmayı denedikten ve istedikleri sürede çocuk sahibi olamadıklarından ya da daha önceki gebeliklerinde ortaya çıkan bir problem nedeni ile doktora başvurmaktadırlar. Yani ya bir sorun varsa ya da geçmiş sorunlardan dolayı içlerinde köksalmış korkular dolayısıyla doktor ziyaretine gitmektedirler.

Gebeliklte çay , kahve ,sigara, alkol..

Çay, kahve, sigara ve alkol bunlar ancak kendi bilinç düzeyimizle değiştirebileceğimiz, yasal alışkanlıklarımız. Aslında nasıl bir yaşam sürdürdüğümüzün de önemli göstergeleri. Yemek yemeyi unutsak da genellikle bunları tüketmeyi unutmayız. Gebelik sürecinde bu alışkanlıklardan kurtulmak gerekmektedir. Bu nedenle lütfen sigara konusunda doktorunuzla pazarlık etmeyin. Gebelikte sigara tüketimi bebeğinizin doğum ağırlığının düşük olmasına ve doğum sonrası ve ileri yaşlarda birçok hastalığa yakalanmasına neden olur. Bu kötülüğü ne kendinize ne de çocuğunuza yapmayın. Alkol kullanımı da benzer şekilde çocukta problemlere yol açmaktadır. Çay ve kahve tüketiminde ise aşırıya kaçmamak ve günde iki ya da üç fincan ile sınırlamak kafeinin muhtemel olumsuz etkilerinden korunmak için yeterlidir.

Kan grubu 

Kan grubunuzu bilmiyor ya da doğruluğundan şüpheleniyorsanız kan grubunuzun ve Rh durumunuzun tayini gereklidir.

Gebelikte aşı 

Bazı hastalıklara karşı önceden sağlanan bağışıklıklar gebelik sırasında hastalığa karşı sadece sizi değil bebeğinizi de korur. Bazı aşılar yapısı gereği gebelik sırasında yapılamazlar. Mesela kızamıkçık (rubella) hastalığı geçirmediyseniz hamilelik öncesi aşılanma için kaçırılmaması gereken bir fırsattır. Bu aşı canlı virüsten elde edildiği için gebelik sırasında yapılmaz ve aşı olan anne adaylarının iki ay süre ile gebe kalmaması önerilir.

Sarılık (hepatit B ve C) anneden bebeğe geçebileceği için gebelik öncesi ya da sırasında taranması gereken hastalıklardandır. Sağlık çalışanları gibi risk grubunda olan kadınlar eğer hepatit geçirmediyse gebelik öncesi, sırası ve sonrasında aşılanabilirler. Sarılık taşıyıcısı olduğu tespit edilen anne adaylarında ise doğum sırasındaki bulaşmanın engellenmesi için bebeğe aşı yapılmaktadır. Grip (influenza) aşısı ise gebelik sırasında ve emzirme döneminde rahatlıkla uygulanabilir.

Gebelik öncesi danışmanlık için başvurduğunuz doğum doktoru sizi muayene ederek şikayetiniz olmasa bile bazı hastalıkları tespit edebilir. Ancak ileri yaşta gebe kalmadığınız sürece doğum öncesi detaylı testlere ihtiyaç yoktur. Sizin ya da ailesel hikayenizin durumuna göre gerekli görülürse daha başka testler yapılabilir.

Gebelik Sürecini Yakından Tanıyın

Gebelik sürecini yakından tanıyın

Hamilelik haftaları son adet tarihinin ilk gününden sayılarak hesaplanır. Ayda bir adet gören ve en son 1 Mayıs’da adet gören bir anne adayı 1 Haziran’da görmesi gereken adetini göremeyip, gebelik testi pozitifse 4 haftalık hamiledir.

1.Ay (4 hafta)

Gebelik 4 haftalık olduğunda yani en son adet kanamasının ilk gününden itibaren 4 rahim içerisine yerleşmiş olur fakat henüz 1mm boyutunda olduğu için ultrasonla görülemeyez. Kalp atışları da bu haftada görülemez ve duyulamaz. Plasenta (bebeğin eşi) bu ilk haftalardan itibaren gelişmeye başlar. İleri haftalarda plasenta bebeğin beslenmesinden sorumlu olacaktır.

2. Ay (8 hafta)

Bebeğin boyu yaklaşık 1.5 cm, kilosu 1 gram kadardır. Bebeğin kol ve parmakları, dirsekleri şekillenmiştir. Bacak tomurcukları büyümeye, ayak çentikleri oluşmaya başlar. Parmak araları palet gibi birbirine yapışıktır.

Yüz, göz, burun ve kulaklar şekillenmeye devam eder. Damakların altında diş  tomurcukları  oluşmaya başlar. İleride testis veya yumurtalıkları oluşturacak iç genital yapılar gelişmeye başlar. Bebeğin sırt kasları oluşmaya başlar. Göbek kordunu işleve başlar.

3.Ay (12 hafta)

12. gebelik haftasında bebek 5 cm ve 15 gram boyutlarındadır. Bebeğin organları oluşmuştur.  Yapışık olan parmaklar tek tek ayrılmıştır. Tırnaklar oluşur fakat henüz olgunlaşamaz. Bebeğin cinsiyet organları şekillenir ve takip eden 1-2 hafta içinde ultrasonla tespit edilme aşamasına gelir. Bu hafta ile gebeliğin ilk 3 aylık dönemi (1. trimestr) sona erer.

 4. Ay (16. hafta) 

Bebeğin boyu yaklaşık 11 cm, ağırlığı 100 gram civarındadır. Bu haftadan itibaren anne bebek hareketlerini hissetmeye başlayabilir. Bebeğin bacakları sık sık hareket eder ve hareketler güçlüdür. Bebeğin tırnakları artık tam olarak oluşmuştur. Bebek kafasını dik tutabilir. Cinsiyet ultrason ile rahatlıkla tespit edilebilir.

5. Ay (20 Hafta)

Bebeğin boyu 25 cm, ağırlığı 300 gram civarındadır. Bebeğin saçları uzamaya başlar, vücudunu lanugo adı verilen ince tüyler kaplar. Kız bebeklerde rahim oluşur. Bebek akciğerlerini prova etmek için soluk alıp verme hareketlerine başlar. Bebeğin kulakları gelişmiştir. Bu sayede kuvvetli dış sesleri ve annesinin karın içi kaynaklı seslerini (barsak sesleri gibi) duyabilir.

6 Ay (24 Hafta)

Bebeğin boyu 30 cm, ağırlığı 600 gramdır fakat bebek kas ve yağ dokusundaki artış nedeniyle kilo almaya devam eder. Akciğer gelişimi hızlanır. Eğer bebek bu hafta doğarsa çok düşük de olsa yaşama ihtimali bulunur.

7 Ay (28 Hafta)

Bebeğin boyu ortalama 37 cm, ağırlığı 1000 gr’dır. Kaş ve kirpikler oluşmuş, saçlar uzamaya başlamıştır. Bebeğin vücudu şişmanlamaya, yüzü dolmaya başlar, yağ ve kas dokusu artar. Bebek bu ayda doğarsa akciğerleri nefes alıp verme kabiliyetine erişmiştiği için yaşar fakat solunum sıkıntısı da yaşanabilir. Bebek bu ayda artık annesinin sesini tanır ve ayırt eder.

8 Ay (32 Hafta)

32. gebelik haftasında bebeğin boyu artık 42 cm olmuştur. Ağırlığı 1700 gram kadardır.
Bebek zamanının %90-95’ini uyuyarak geçirir. Bebeğin saçları uzamış,  ayak tırnakları tamamen gelişmiştir. Cildi iyice kalınlaşmış ve pembeleşmiştir. Bebeğin yüzündeki buruşukluklar azalmıştır.

9 Ay (36 Hafta)

36. gebelik haftasında bebeğin boyu 47 cm, ağırlığı 2600 gr’a ulaşmıştır.
Bebek doğum kanalına inmeye başlar, böylelikle anne karnı biraz küçülür. Bebeğin damağı sertleşir. Bu haftada doğan bebekler genellikle yoğun bakıma gerek kalmadan yaşarlar ve sıkıntı yaşamadan hayata devam ederler.

9 Ay (40 – 41 Hafta) 

40. gebelik haftasında bebek 51-52 cm, 3400 gr, 41. gebelik haftasında 52 cm, ağırlığı 3500 gr kadardır. 40. hafta normalde doğumun tam zamanıdır. Nadiren bazı bebekler bu haftada doğmayarak 41. haftaya ulaşır.

Bu haftalarda bebekte kilo alımı dışında pek bir değişiklik olmaz. 41 haftanın dolmasına rağmen gerçekleşmeyen doğumlara geç doğum (gün geçmesi, gün aşımı) adı verilir.

Down sendromu tarama testleri (ikili, üçlü ve dörtlü tarama testleri)

İkili test, üçlü test, dörtlü tarama testleri anneden alınan kanda bazı hormon düzeylerinin ölçümü ve fetal ultrasonografik ölçümlerin yapılması prensibine dayanır. Anne kanında tespit edilen hormon düzeyleri, annenin yaşı, bebeğin ense kalınlığı, bebeğin baş çevresi, bebeğin nasal kemik yokluğu ölçümleri bir arada değerlendirilerek risk analizi yapılır. Bu testlerin duyarlılıkları %75-%85 arasında değişir.

İkili Test

Down sendromu taraması için gebeliğin erken döneminde, 11-14. haftalar arasında yapılır.  İkili test kısaca PAPP-A ve serbest b -hCG adı verilen iki hormonun kanda ölçülmesi ile bebeğin Down Senromu ve Trizomi anomalilerinin riskinin saptanmasına dayanır.

İkili testin avantajları gebeliğin erken döneminde yapılması nedeniyle, anormal bir sonuç durumunda daha fazla tanısal test seçeneğinin olması, anomalili bebek tespitinde gebelik sonlandırılmasının daha erken bir dönemde yapılabilmesine fırsat vermesidir.

Ayrıca testin duyarlılığı üçlü test ile karşılaştırıldığında daha yüksektir. Testin en önemli dezavantajı ise nöral tüp defektlerini saptayamamasıdır.

Üçlü Test

Üçlü test genellikle hamileliğin 16-20 haftaları arasında yapılır. Üçlü test aynen normal kan tahlillerinde olduğu gibi anneden az miktarda kan alınarak yapılır.

Üçlü tarama testi (Triple test) ikili testte olduğu gibi gebelikte bebekte olabilecek bazı kromozomal anomalileri ve nöral tüp defekti denilen doğumsal anomalileri araştırmak için yapılan bir testtir. İkili test de olduğu gibi bebekte trizomi 21 (down sendromu) ve trizomi 18 (edwards sendromu) olma riski belirlenir. Üçlü tarama testinde sonuna göre risk belirleme aynı ikili testte olduğu gibidir. (Down sendromu için 1/270, Edwards sendromu için 1/100).  Riskin yüksek çıkması durumunda kesin tanı için CVS veya amniyosentez yapılır.  B-hCG ve serbest Estriol (uE3) ölçümü bu riskleri belirler.

Üçlü testte ikili testten farklı olarak nöral tüp defekti adı verilen, halk arasında bebeğin sırtının açık olması şeklinde tarif edilen anomalinin riskinin belirlenmesi de mümkündür.

Üçlü tarama testinin başarısı ne kadardır?

Üçlü tarama testi ile down sendromlu gebeliklerin %70 kadarı belirlenebilir. Bu tespit etme başarısı düşüklüğü nedeniyle üçlü testin tek başına kullanılması önerilmez.

Dörtlü Test

Gebelikte dörlü testin (Quadruple test)  üçlü teste göre başarısı daha yüksektir. Dörtlü testte down sendromlu bebek tespit etme oranı %80’dir. Üçlü testte anneden alınan kanda değerlendirilen  B-hCG ve serbest estriol (uE3) ve AFP düzeylerine ek olarak dörtlü testte İnhibin-A düzeyleri de ölçülür.  Bu dört maddenin anne kanında ölçülmesinden dolayı adı dörtlü test olmuştur.

Anneden normal kan tahlillerinde olduğu gibi az miktarda kan alınarak bu test yapılır.

İlk trimesterde 11-14 haftalar ikili testini, kombine test ve NT ölçümlerini yaptırmayan gebelerde yapılacak en iyi test dörtlü testtir.

Diğerleri gibi dörtlü test de bebekte kesin olarak hastalık varlığını göstermez, sadece riskin normalden yüksek olduğunu gösterir. Bu nedenle kesin tanı için CVS ve amniosentez yapılır.

Fetal DNA tarama testi (Cell free DNA Analizi)

Fetal DNA tarama testi (Cell free DNA Analizi)
35 yaş üstü, daha önceki gebeliğinde trizomili bebek hikayesi olan gebelerde ve tüm sağlıklı gebeliklerde anneye ait kanda bebeğe ait DNA’nın incelenerek

Trizomi 21 olgularının %98’i,
Trizomi 18 olgularının %94’ü,
Trizomi 13 olgularının % 80’i tespit edilir. Non invaziv ileri düzey bir tarama testidir.

Günümüzde bebekte bir kromozom bozukluğu olup olmadığının kesin belirlenmesinde en sık uygulanan yöntem amniyosentezdir. Amniyosentezin düşüğe neden olma olasılığının bulunması nedeniyle  anne adaylarını endişeye sevk edebilmektedir.

Call Cell Free DNA analizi testi ise anne adayından alınan kanda bebeğe ait kromozomların incelenmesine olanak vererek, non invaziv (girişimsel olmayan) prenatal bir test olarak kabul edilebilir.

Anneden alınan kanda bebeğe ait çok az miktarda da olsa DNA olduğu bilinmektedir. Anne kanında serbest fetal DNA incelemesi yapan bu tarama testi, 10. gebelik haftasından itibaren tercihan 18. haftaya kadar uygulanabilir. Trizomi 21 (Down sendromu), Trizomi 18 (Edwards sendromu) ve Trizomi 13 (Patau sendromu) için risk belirler. Taranan hastalıklar açısından düşük risk sonucu bebeğin kesinlikle sağlıklı olduğunu göstermez. Aynı şekilde, taranan hastalıklar açısından bebeğin yüksekte bulunması da risk bebeğin kesinlikle hasta olduğunu gösteremez. Bu durumlarda kesin tanının koyulabilmesi için amniyosentez ya da CVS materyalinden kromozom incelemesi yapılması gereklidir.

35 yaş üstü gebeliklerde, translokasyon taşıyıcısı olan bireylerde, önceki gebeliklerinde trizomili çocuk doğurma öyküsü olan gebelerde amniyosentez kararı vermeden önce bu testin yapılması önerilir.

Amniosentez

Amniosentez

Bebeğin kromozom yapısının tayini için bebeğin eşinden (amnios sıvısından), ultrason altında özel bir iğne ile  alınan küçük bir hücre örneğidir. Alınan bu ufak miktarda amnios sıvısı bebek tarafından birkaç saat içerisinde yerine koyulur.

Doğumsal kromozom anomalilerin kesin tespiti için uygulanır. Sonuç anomalinin tipine göre 1 ile 2-3 hafta içinde tespit edilir. Tüm kromozomların incelenmesi için kültür tercih edilmişse sonuçlar 14-20 gün içerisinde alınabilir.

Amniosentez 16-18. gebelik haftalarında uygulanır. Bu işlemden dolayı düşük olabilir fakat riski çok düşük; 200 de 1 oranındadır.

Günümüzde; kan testleri ile daha ileri tanıların yapılması mümkündür. Bu nedenle öncelikle  bebek düşük riski oluşturmaksızın yapılan yeni kan testleri kullanılmakta, amniyosentez bu testlerin sonucunu doğrulamak için yapılmaktadır.

Gebelikte doppler ve 3 boyutlu ultrason

Gebelikte doppler ve 3 boyutlu ultrason

Doppler ultrasonografi

Doppler ultrasonografide bebeğe anne rahim damarları ve göbek kordonundan gelen kan akımı ve bebekteki kan akımı değerlendirilir. Bu görüntüleme yöntemi ile bebekteki kan akım hızlarındaki azalma, yani plasental yetmezlik fark edilebilir.

Burada amaç bebeğin kan akım hızını ölçmektir. Kalbin sistolde atım, diyastolde dolum anlarında ‘kan akım hızları” değerlendirilir. Bu kan akım hızında oluşan değişiklikler ultrason ekranından farklı renklerde görülür.

Kan akımının proba yaklaşması ya da probtan uzaklaşması durumuna göre ekran görüntüsü mavi ya da kırmızının farklı tonlarında gözükür. Renklendirilmiş kan akımlarını tespit edilerek,  grafiğe dökülür ve kan akım hızındaki değişiklikler görüntülenebilir.

Doppler başta gelişme geriliği başta olmak üzere yüksek riskli hamileliklerin takibinde kullanılan oldukça işe yarar bir yöntemdir. Genelde yönlendirici bir test olarak kabul edilse de göbek kordon atardamarında oluşan ‘ters akım’ durumları gibi bebeğin ciddi risk altında olması durumlarını tespit eder.  Bu durumlarda acil doğuma karar vermek gerekir.

Doppler Ultrason cihazı ses dalgaları ile çalışır. Bu ses dalgaları kan damarları içerisinde bulunan kan hücrelerine çarpıp geri yansırken frekans değiştirir. Doppler USG ile kanın akış yönü ve hızı kırmızı-mavi renklerle gözükür.

Doppler USG’de radyasyon içerme söz konusu olmadığından bebeğe bir zararı dokunmaz.

 

Gebelikte detaylı ultrason

Gebelikte detaylı ultrason

Ayrıntılı ultrasonografi, 19 ile 23. gebelik haftaları arasında bebeğin organ gelişiminin büyük ölçüde tamamlandığı, amniyos sıvısının nispeten fazla olmadığı evrede bebek ve bebeğe ait yapıların “tepeden tırnağa” gözden geçirildiği yöntemdir.

Detaylı USG’de bebek doğumsal kusurlar açısından taranır. Bu ultrasonografide saptanan doğumsal kusurlar (hidrosefali gibi) ve / veya doğumsal, kromozomal anomalilerde kesin tanı amacıyla anne adayı bir üst merkeze sevkedilir.

Detaylı ultrason “perinatolog”lar tarafından gerçekleştirilir. Perinatologlar; sorunlu gebeliklerin tanı ve tedavisinde uzmanlaşmış doktorlardır. Perinatolojide; gebeliklerde risklerin önceden  belirlenmesi ve bu risklere yönelik varsa önleyici tedavilerin / yöntemlerin planlanmasına yönelik hizmet vermek amaçlanmaktadır.

 

Gebelikte şeker hastalığı ve şeker taraması

Gebelikte şeker hastalığı ve şeker taraması

Gebelik şekeri / Gestasyonel diyabet nedir?

Gebelikte bebeğin glikoz ihtiyacı için, anne adayında insülin direnci oluşmaktadır. Fetusun gelişimi için plasentadan salgılan HPL hormonu fetusa yeteri kadar glikozun gitmesi için, kan şekerini düşüren etkiyi frenler. Bu yüzden gebelikte doğal hiperglisemi (kan şekerinin yükselmesi) eğilimi meydana gelir. Gebelikte şeker sorunu yaşamayan annelerde bu durum kendiliğinden düzene girmektedir.

Anne adayları 24. Haftadan itibaren diyabetik bir hale gelebilir. Bu durum şeker taraması ile tespit edilir. Gebeliğin ikinci üç aylık sürecinde ya da daha sonrasında şeker hastalığı oluşması gebelik şekeri adı verilen gestasyonel diyabet tanısı koydurur.

Gebe kadınlarda şeker hastalığının tespiti için, 24 ve 28 haftalarda şeker yükleme testinin yapılması gerekir. Şeker hastalığı hamilelik sürecinde anne adaylarının yaklaşık olarak % 5 inde görülebilir ve bunların % 90 ı gestasyonel diyabet özelliklerini gösterir.

Gebelikte şeker hastalığı riskinin yüksek olduğu anne adayları kimlerdir?

  • Önceden ölü doğum, anomalili bebek hikayesi olan anneler
  • Kilosu 4 kg daha fazla olan bebek doğurma ve birden çok düşük yapma hikayesi olan anne adayları
  • 35 yaş üstü ve kilolu anne adayları
  • Önceki gebeliklerinde şeker hastalığı tanısı almış anne adayları
  • Birinci derece yakınlarında şeker hastalığı bulunan anne adayları
  • Gebelik sırasında amniyos sıvısında artış olan ya da bebeği karnında ölen anne adayları

Gebelikte Şeker Taraması

Gebelikte şeker hastalığının taraması için 24 ve 28 haftalarda glikoz yüklemesiyle yapılan şeker yükleme testinin oldukça faydası bulunmaktadır. Bunun yanında ailesinde birinci derece şeker hastalığı olanların, daha önceki gebeliklerinde şeker hastalığı sorunu yaşayan ya da şeker nedeniyle gebelik kaybı olanların bu haftalardan da önce, özellikle takibi gerekir. Gebelikte şeker hastalığı taraması şeker yükleme testi ile yapılır.

Gebelikte şeker yükleme testi nasıl yapılır?

Şeker yükleme testi anne adaylarına 24 ve 28 haftalar arasında yapılır. Anne adayına 50 gr glikoz içirilir. Bir saat geçtikten sonra kandaki glikoz seviyesine bakılır. Kan glikoz düzeyi 140 mg/dl altında olursa anne adayında gebelik şekeri yoktur. Kan glikoz düzeyi 140 mg/dl’in üstüne çıkmışsa 3 saatlik 100 gr glikoz ile testin tekrarı yapılır. 3 saat süren yüklemeden sonra, anne adayında gebelik şekeri olup olmadığının kesin tanısı konur.

Anne adayı şeker yükleme testi sonrasında aşırı fiziksel aktivitede bulunmaktan ve yemek yemekten kaçınmalıdır. Bu uyarı dikkat edilmediği takdirde testin doğru sonuç vermesi riske girer.

Gebelikte şeker yükleme testinin yapılması neden önemlidir?

Şeker yükleme testi uygulanmamış anne adaylarında, olası şeker hastalığı durumunda kan şekeri seviyesi kontrol altına alınamaz. Bu durumda anne adayında böbrek enfeksiyonu, dirençli vajinal mantarı gibi rahatsızlıklar sık oluşur.

Bebeklerde kandaki şekerin ani olarak yükselmesi sonucu, bebeğin anne karnında ölme riski vardır. Kan şekerindeki yükseklik bebeğin fazla kilolu doğmasına, zor doğuma neden olabilir. Bebekte, kan kalsiyum seviyesinin düşmesi, akciğerin tam olarak gelişmemesi nedeniyle solunum zorluğu ve oksijensiz kalma, sarılık gibi ciddi sorunlar gelişebilir. Daha ileri dönemlerde bebekte şeker hastalığı ve kalp hastalığı gelişebilir.

Gebelik Şekeri Tedavisi

Diyabet tanısı alan anne adaylarının genel gebelik muayeneleri yapıldıktan sonra tüm vücut sistemleri ayrıntılı olarak incelenir. Bu anne adayları daha sık aralıklarla kontrol edilir ve her kontrolde kan şekeri, diyet ve uygulanan insülin tedavisinin etkinliği takip edilir.

Tedavi olarak vakanın durumuna göre diyet, diyet ve insülin tedavisi verilir. İnsülin dozları ayarlanır. Anne adayları gebelik boyunca evde de düzenli olarak kan şekerlerini kontrol etmelidir. Gebeliğin 28. Haftasından itibaren fetal iyilik hali testlerinin (NST) ölçümü de takibe eklenir.

İnsülin tedavisi alan anne adayları 38. Haftadan sonra fetal iyilik hali testleri sıklaştırılılarak ve gerekirse tekrar insülin doz ayarlaması yapılarak hastanede takibe alınır. Gebeliğin sonuna doğru doğum şekline karar verilir.

İri bebek varlığı hariç diyabetli anne adayı normal doğum yapabilir. Doğum eylemi sırasında bebek kalp atışları monitorizasyon ile izlenir ve kötüye gidiş durumunda sezaryen doğuma geçilir. İnsülin kullanan anne adaylarının doğum sonrası insülin ihtiyacı azalır. Bu yüzden insülin dozlarının tekrar ayarlanması gerekir.

 

Gebelik sürecinde görülen hastalıklar ve tedavileri

Gebelik sürecinde görülen hastalıklar ve tedavileri

  • Gebelik zehirlenmesi (Pre-eklampsi)

Gebelik zehirlenmesi aslında bir zehirlenme değildir. Bu rahatsızlıkta rahim yatağını döşeyen ince kıvrık kan damarları aşırı daralır ve bunun sonucunda plesanta bebeği besleyemez. Annede yüksek tansiyon, yüz, el ve ayakta ödem, idrarda fazla miktarda protein atılımı olur. İlerlemiş seviyelerinde annede ve bebekte ölüm görülebilir. Tüm gebeliklerin %6’sında görülür ve tüm organları, bebeğin gelişimini etkiler.

Gebelik zehirlenmesi (Pre-eklampsi) nasıl teşhis edilir? 

Gebeliğin 20. haftasından sonra tansiyonun 140/90 mmHg üzerinde seyretmesi ve idrarda protein pozitifliği ile tanı konur. Çoğunlukla annede yüz, el ve ayaklarda şişlik (ödem) mevcuttur. Pre-eklampside görülen ödem normal gebelikte görülen el ayak şişmesinden farklıdır. Burada kaval kemiği üzerinde parmakla bastırılınca iz bırakan ödem söz konusudur.

Annede bu belirtilere ek olarak sara nöbetleri (konvulsiyon) de meydana gelirse bu tablo eklampsi adını alır.

Gebelik zehirlenmesi (Pre-eklampsi) için riskler nelerdir?

  • 18 yaş altı, 35 yaş üstü anne adayları
  • İlk gebeliğini yaşayan anne adayları
  • Çok sayıda doğum yapmış anne adayları
  • Şişman anne adayları
  • İkiz gebelikler
  • Önceki gebeliğinde yüksek tansiyonu olan anneler
  • Kronik böbrek hastası olan anneler
  • Gebelik şekeri, gizli şekeri olan hastalar
  • Otoimmün hastalığı olan anneler
  • Hidrops fetalis adı verilen bebekte su toplaması görülen gebelikler

Gebelik zehirlenmesi (Pre-eklampsi) belirtileri nelerdir?

  • Düzenli kilo takibi yapılan anne adayında ani kilo artışı
  • Gebenin yüzüğünün dar gelmesi, ellerde şişlik
  • Yüzde şişlik, ödem
  • Halsizlik, bilinç bulanıklığı, unutkanlık
  • Bebek hareketlerinin azalması
  • Karın ve karaciğer ağrısı
  • Ani görme bozukluğu
  • Bulantı, kusma
  • İdrar miktarında azalma

İlerleyen evrelerde anne adayında beyin kanaması, kalp ve böbrek yetmezliği, pıhtılaşma bozukluğu, akciğer ödemi gelişir. Bebekte gelişme geriliği, erken doğum, ölü doğum riski oluşur.

Gebelik zehirlenmesi (Pre-eklampsi) tedavisi nasıl yapılır?

Tedavide anne ve bebek yakın takibe alınır, anneye tansiyon düşürücü tedavi başlanır. Bebek dış ortamda yaşayabilecek seviyeye ulaşınca doğum geciktirmeden yapılır. Çünkü bu hastalığın tek tedavisi doğum, diğer bir değişle bebeğin anne karnından uzaklaştırılmasıdır.

Pre-eklampsinin ağırlaşmaması için anne adayına magnezyum başlanır. Doğum sonrasında da annenin yoğun bakım ünitesinde takibi devam eder.

Gebelik zehirlenmesi (Pre-eklampsi) takip eden gebeliklerde tekrarlar mı?

İkiz gebelikler, annenin şişman olması preeklampsinin tekrarlamasında önemli risk faktörleridir. Bu yüzden dengeli ve düzenli beslenmek, stresten uzak durmak, düzenli uyumak, pre-eklampsinin tekrarlamasını önlemekte önemlidir. Anne adaylarının tansiyon takibinin ve kan tahlillerinin düzenli yaptırılması da önemli bir diğer faktördür.

 

Gebelikte bulantı ve kusma

Gebelerin yaklaşık %50-70’inde bulantı ve kusma şikayetlerinin gözlendiği bilinmektedir.

Hamile kadınların %1’inde ise bu durum hastaneye yatacak kadar şiddetli olabilmektedir.

Genellikle gebeliğin 6. haftasında başlayan bulantı ve kusma şikayetleri özellikle günün ilk saatlerinde ortaya çıkar. Bu nedenle sabah bulantısı adı verilir.

Bazı kadınlarda 16. hafta civarı şikayetler azalırken, bazılarında tüm gebelik boyunca devam edebilmektedir. Her hamilelik birbirinden farklı seyreder bu yüzden aynı kişinin ilk ve ikinci hamilelikleri arasında da farklılıklar bulunur. Yani bir kadın ilk hamileliğinde bulantı ve kusma şikayeti yaşamazken, ikinci hamileliğinde bu şikayetler ortaya çıkabilir.

Bulantı ve kusma şikayeti olan anne adaylarının en büyük endişesi; doğru düzgün birşey yiyemedikleri için bebeklerin besleyemeyecek olmalarıdır. Ancak aşırı kilo kaybı ve sıvı elektrolit denge bozukluğu yoksa bebeğin zarar görme olasılığı oldukça düşüktür.

Neden gebelikte bulantı ve kusma şikayeti olur?

Gebelikte gözlenen bulantı ve kusmanın nedeni tam olarak bilinmemektedir.

Ancak hamilelik sırasında kadınla artan hormon seviyesinin beyindeki bulantı merkezini uyardığı yönünde görüşler vardır. Bununla birlikte stres, yorgunluk, psikolojik durumlar da mide bulantısı ve kusma şikayetlerini etkilemektedir.

Gebelikte karın ve kasık ağrısı

Gebeliğin her döneminde karın ve kasık ağrıları olabilmektedir. Bu ağrıların kimi tedavi gerektirmeyen basit ağrılar olabilirken  kimi de acil müdahale edilmesi gerek ciddi durumların habercisi olabilmektedir. Sebebi ne olursa olsun herhangi bir ağrı şikayeti durumunda mutlaka doktorunuza başvurmalısınız.

Gebeliğin ilk günlerinde karın ve kasık bölgelerinde hafif ağrı bir çok kadın tarafından hissedilebilmektedir.

12.-16. haftalarda hareket etme, birden ayağa kalkma ile birlikte şiddetlenebilen keskin ağrılar söz konusu olabilir. Bu ağrının nedeni rahmin büyümesine bağlı olarak bağların gerilmesidir. Bu ağrıya “round ligament ağrısı” denir.

Gebeliğin son aylarında ise yalancı doğum sancısı olarak adlandırılan Braxton-Hicks kasılmaları da ağrıya neden olabilmektedir. Bu kasılmaları gerçek doğum sancısından ayırmak kolaydır. Braxton-Hicks kasılmaları düzensizdir ve hafif şiddetlidir. Gerçek doğum sancıları ise giderek artan zaman aralıkları ile gerçekleşir ve şiddeti giderek artar.

Gebelik ile tetiklenen abızlık, ishal, gaz da karın ve kasık ağrılarına neden olabilmektedir.

Karın ve kasık ağrısı ile birlikte kanama gözlenirse acil olarak doktora başvurmalısınız.

Karın ağrısı ile birlikte ateş, bulantı, kusma gibi şikayetler varsa bir enfeksiyon durumu söz konusu olabilir.

Karaciğer tarafında (karnın sağ üst kısmı) ağrı ile birlikte bulantı, kusma, baş ağrısı şikayetleri pre-eklampsinin belirtileri olabilmektedir.

Gebelik sırasında nadir de olsa yumurtalık kistleri oluşabilmektedir. Bazen bu yüzden kasık ağrısı ortaya çıkabilmektedir.

Bazen de karın ve kasık ağrılarının nedeni mide ülseri, apandisit, safra kesesi iltihabı gibi gebelikle ilgili olmayabilmektedir.

Gebelikte kabızlık

Kabızlık, anne adaylarında en çok gözlenen şikayetler arasında yer almaktadır. Hamilelik sürecinde değişen hormon dengesi, rahmin büyüyerek bağırsaklara baskı yapması ile bağırsak hareketlerinin yavaşlaması kabızlığa neden olabilmektedir.

Bununla birlikte; hareketsiz yaşam, beslenme tarzı, az su tüketilmesi kabızlığı tetikleyen diğer nedenler arasında yer almaktadır.

Özellikle son aylarda bağırsaklara olan baskının artmasıyla birlikte daha fazla gözlenen kabızlık basit önlemler ile hafifletilebilir.Lifli gıdaların daha sık tüketilmesi, bol su içilmesi, düzenli egzersiz yapılması (yürüyüş gibi) bunların başında gelmektedir.

Gebelikte gözlenen deri hastalıkları

Gebelikte hormonlardaki ve bağışıklık sistemindeki değişiklikler bazı deri hastalıklarının görülmesine neden olabilmektedir. Bazı hastalıklar basit önlemler ile tedavi edilebilirken bazıları anne ve bebek için risk oluşturabilmektedir.

 

Gebeliğin atopik erüpsiyonu: Gebelikte en sık karşılaşılan deri hastalıklarından biridir. Genelde 1. ve 2. trimesterde ortaya çıkar. Oldukça kaşıntılı olan döküntüler tüm vücutta gözlenebilir.

Gebelikte ürtiker: Pek sık rastlanmamakla birlikte özellikle 2. ve 3. trimesterde karın bölgesinde hızlı büyümeye bağlı ortaya çıkabilmektedir. Tedavisinde antihistaminikler kullanılabilmektedir.

PUPPP: Genellikle çoğul gebelikte3. trimesterde gözlenir. El,ayak ve yüz dışında bedenin diğer bölgelerinde gözlenir. Kabarıklıklara neden olur.

Gebelik prurigosu: Doğumdan sonra da devam edebilen bu deri hastalığında egzama benzeri kabarıklıklar gözlenebilir. Genellikle 2. trimesterde ortaya çıkar.

 

Gebeliğin püstüler psoriasisi: Üçüncü trimesterde başlar ve psoriasis komplikasyonu olabilir. Fleksüral alanlardan başlar, yayılır, tırnak tutulur, ateş, halsizlik, hipokalsemi vardır. Doğumla geriler ancak sonraki gebeliklerde tekrarlayabilir. Hem anne hem bebeğin sağlığını tehdit eder.

Gebelik kolestazı/ Gebelik kaşıntısı: Gebelik kolestazı; gebeliğin son dönemlerinde ortaya çıkan el ve ayaklarda şiddetli kaşıntıya neden olan bir hastalıktır.

Karaciğerde üretilen safra salgısı, safra kesesinde toplanır ve bağırsaklara geçerek sindirime yardımcı olur. Gebelik sırasında hormonlar karaciğer ile safra kesesi arasında safra akışını bozup, safra asitlerinin karaciğerde birikip, kana geçmesine neden olabilir. Bu durumda safra asitleri cilt altında toplanır ve çok şiddetli kaşıntılara neden olur. Bu rahatsızlığa kolestaz denir.

  • Özellikle el ve ayak tabanında yoğun kaşıntı (deride döküntü oluşmaz)
  • İdrarın koyu renkli olması
  • Açık renkli dışkı
  • Deride ve göz aklarında sararma Gebelik kolestazı belirtileri arasında sayılabilir.

Nedeni tam olarak bilinmeyen bu rahatsızlık bebek doğduktan sonra kendiliğinden geçer. Bunun dışında kolestazın neden olduğu şikayetlerin hafifletilmesi için kaşıntı giderici merhemler kullanılabilir.Bebeğin sağlığı için düzenli olarak takip gerektiren bir durumdur.

Gebelikte kanamalar

Gebelikte meydana gelen kanamalar; bazen ciddi sorunların belirtisiyken bazen de basit nedenlerden kaynaklı olabilmektedir.

Kanamalar şiddetli ya da bir kaç damla kadar olabilir.Her ne olursa olsun, gebeyseniz ve kanamanız olduysa mutlaka doktorunuza başvurmalısınız.

Gebeliğin ilk yarısında meydana gelen kanamalar:

Gebeliğin ilk yarısında meydana gelen kanamaların nedenleri şöyle sıralanabilir:

  • Düşük:  Gebeliğin 20. haftasından önce herhangi bir sebeple bebeğin kaybedilmesi durumuna düşük adı verilir.Yapılan araştırmalar düşük olayının en fazla gebeliğin ilk trimesterinde (ilk 12 hafta) meydana geldiğini göstermektedir. Ağrı ile birlikte kanama düşük belirtisi olabilmektedir. Bir kez düşük yapmak, sonraki gebeliklerde de tekrar düşük olacağı anlamına gelmez.
  • Dış Gebelik: Yumurta ve spermin birleşmesi; yumurtalıklar ile rahmin arasındaki kanal olan fallop tüplerinde gerçekleşir. Sonrasında oluşan zigot rahme yerleşir ve gelişimini burada tamamlar. Dış gebelikte ise rahim dışına yerleşim söz konusudur. Genellikle de fallop tüplerine yerleşim söz konusudur. Fetüs büyüdükçe bu tüplere zarar verir; kanama ve şiddetli ağrılar gözlenir.
  • Mol Gebelik:.Mol gebelikte rahim içi üzül salkımına benzer dokularla doludur. Kanama, kanda çok yüksek hCG hormonu seviyesi, ultrasonda rahim içindei üzüm salkımına benzer görünüm mol gebeliğin belirtileri arasındadır.
  • İmplantasyon kanaması: Hamileliğin ilk haftalarında gözlenir. Pek çok kadın adet olduğunu zanneder. Adet kanaması kadar yoğun olmayan bu kanama endişelenecek bir durum yoktur.
  • İdrar yolu enfeksiyonu: Bazı kadınlarda idrar yolu enfeksiyonu da kanamaya yol açabilir.
  • Hemoroid: Hamilelikte sık karşılaşılan sorun olan hemoroid ağrı ile birlikte kanamaya da neden olabilir. Bazen anne adayları hemoroidin neden olduğu kanamanın vajinadan geldiğini düşünebilir.
  • Rahim ağzı problemleri: Bazı enfeksiyonlar ya da diğer nedenlerden ötürü rahim ağzı hassaslaşabilir. Bu durumda özellikle cinsel ilişki sonrası kanama gözlenir.

Gebeliğin ikinci yarısında meydana gelen kanamalar:

Hamileliğin 5. ayından sonra anne adaylarının yaklaşık %4’ünde kanama gözlenmektedir.

Bu dönemde meydana gelen kanamaların en sık karşılaşılan nedenleri; eşin önden gelmesi-aşağıda olması (plasenta previa), eşin ayrılması (plasenta dekolmanı) ve erken doğum olarak sıralanabilir.

Bebeğin eşinin ayrılması (Plasenta Dekolmanı):  Normalde plasenta rahim duvarına yapışıktır. Bazı gebelerde plasenta rahim duvarından ayrılır. Plasentanın ayrılması bebek ve anne için risk oluşturabilmektedir. Plasenta dekolmanının belirtileri arasında ağrı ve kanama yer almaktadır. Görülme olasılığı %1 olan plasenta dekolmanı için risk altında olanlar şöyle sıralanabilir;

  • Çok sayıda doğum yapmış kadınlar,
  • 35 yaş üzerindeki kadınlar
  • Yüksek tansiyonu olanlar
  • Kokain kullananlar
  • Orak hücreli anemisi olanlar
  • Daha önce plasenta dekolmanı yaşayan kadınlar

Bebein eşinin önden gelmesi-aşağıda olması (plasenta previa)

Plasentanın rahimin aşağı taraflarına yerleşmesi olarak açıklanabilir. Bu durumda rahim ağzı kapanabilir. Plasenta previa da acil tedai edilmesi gereken ciddi bir durumdur.

Ağrısız kanama başlıca belirtisidir. Plasenta previa için risk altında olan kadınlar ise şöyle sıralanabilir;

  • Çok sayıda doğum kadınlar
  • Çok sayıda kürtaj olan kadınlar
  • Çok sayıda düşük yaşamış olan kadınlar
  • Daha önce sezeryan doğum yapan kadınlar
  • Çoğul gebelikler

Erken doğum

Gebeliğin 24. -37. haftası arasında gerçekleşen doğumlar erken doğum adını alır. Erken doğumlarda, bebeğin yaşama şansı doğum haftası arttıkça artmaktadır. Örneğin; 25. haftada doğan bebeğin hayatta kalma şansı %50 iken, 30. haftada %90’dır.

Gebelik boyunca rahim ağzında çeşitli salgılar oluşur ve bu salgılar rahim ağzında birikir. Biriken bu mukus yapısı rahim ağzını tıkar. Gebeliğin sonlarına doğru (doğumdan önce 3 hafta içinde) bu tıkaç düşer. Halk arasında bu durum “nişan gelmesi” olarak adlandırılır.

37. Haftadan önce nişan gelmesi erken doğumun önemli bir belirtisi olabilmektedir.

Erken doğum belirtileri şöyle sıralanabilir:

  • Vajinal kanama
  • Karın , kasık, bel ağrısı
  • Bir saat içinde 5-6’dan fazla kasılma olması
  • Su gelmesi

Erken doğum riskini arttıran etkenler ise şöyledir:

  • Daha önce erken doğum tehdidi ya da erken doğum yaşanması
  • Sigara ve uyuşturucu madde kullanımı
  • Çoğul gebelikler
  • Bazı enfeksiyonlar
  • Miyom varlığı
  • Gebelik sırasında ameliyat olmak (apandisit gibi)
  • Rahim içi araç/ spiral varken gebe kalınması
  • Düzenli takip edilmeyen gebelik
  • Gebelikte düşük riski 

Gebeliğin 20. haftasından önce sonlanması durumu düşük olarak adlandırılmaktadır. Düşük gerçekleşmeden, düşük belirtilerinin görülmesi durumu ise “düşük riski” ya da “düşük tehdidi” olarak adlandırılır.

En sık gözlenen düşük belirtisi vajinal kanamadır.

  • Kasık ve karında ağrı,
  • Ultrason bulguları; kanama alanın gözlenmesi, bebeğin kalp atışlarının duyulmaması, kese yapısındaki düzensizlikler ya da kesenin olmaması diğer belirtileridir.

Düşüğün nedenleri nelerdir?

Düşüklerin çoğu genellikle gebeliğin ilk trimesterinde yani ilk 12 haftasında gerçekleşmektedir.

Erken dönemde gözlenen düşüklerin en sık karşılaşılan nedenleri şöyledir:

  • Genetik faktörler; yaşanan düşüklerin yaklaşık %70’i genetik nedenlere bağlı gerçekleşmektedir. Kromozom anomalileri bu nedenlerin başında gelir. İleri yaştaki gebeliklerde (35 yaş sonrasında) bebeklerde kromozom anomalilerin görülme olasılığı da artmaktadır.
  • Rahimdeki doğuştan olan şekil bozuklukları; en çok karşılaşılan ikinci düşük nedenidir. Bu durumdan muzdarip kadınlarda; normalde üçgen şeklinde olması gereken rahim boşlukları; septum denilen yapı ile ortadan ikiye ayrılmış halde ya da kalp şeklinde olabilmektedir. Bu nedenle gebelik kesesi dar olan bu rahim boşluğuna yerleşemez ve düşük gerçekleşir. Histeroskopi (detaylı bilgi için tıklayınız) denilen yöntemler sayesinde bu tür anomalilerin tedavisi başarı ile sağlanabilmekte ve düşükler önlenebilmektedir.
  • Kadınlardaki pıhtılaşma sorunları; erken dönemdeki düşüklerin nedenlerinden biri de pıhtılaşma sorunlarıdır. Bu sorunlar önceden tespit edildiğinde kolaylıkla tedavi edilebilmektedir.
  • Diğer nedenler; rahim ağzı yetmezliği, enfeksiyonlar, stres,  çevresel faktörler de düşük nedenleri arasında yer almaktadır.

Kimler düşük riski taşır?

  • İleri yaş; yaş ilerledikçe genetik bozukların görülmesi ve buna bağlı düşüklerin gerçekleşme olasılığı artmaktadır. Örneğin; 20 yaşından daha genç olan anne adaylarında düşük riski; yaklaşık %10 iken; bu oran 40 yaş ve üzerindeki kadınlarda %30’a çıkmaktadır. Eğer baba adayının yaşı da 40’ın üzerinde ise düşük riski 2 kat artmaktadır.
  • Hormonal hastalıkları  (polikistik over sendromu, hipotiroidi gibi) olan kadınlar
  • Kronik hastalıkları (kalp, akciğer, böbrek hastalıkları, kanser, anemi gibi) olan kadınlar
  • Jinekolojik hastalıkları (doğuştan rahim şekil bozuklukları, rahim duvarında yapışıklıklar, miyom.. gibi) olan kadınlar
  • Daha önce tekrarlayan düşük yaşayan kadınlar
  • Sigara, alkol, uyuşturucu kullan kadınlarda düşük riski daha fazladır.
Son Yazılarım
  • yumurtlama dönemi
    Yumurtlama Döneminde Kahverenkli Akıntı Neden Olur?
    20 Mayıs 2018
  • aşılama
    AŞILAMADAN NE KADAR ZAMAN SONRA HAMİLELİK ÖĞRENİLİR?
    16 Mayıs 2018
  • tüplerink kapanması
    Tüpler Neden Kapanır? Ameliyatla Açılabilir mi?
    11 Mayıs 2018
  • rahim dinlendirme
    Tüp Bebek Tedavisi – Rahim Dinlendirme Sonrası Embriyo Transferi
    8 Mayıs 2018
  • aşılama
    AŞILAMA TEDAVİSİ (IUI) NEDİR?
    29 Nisan 2018
  • vajinal enfeksiyon
    Vajinal kaşıntılar: Belirtileri, nedenleri, ve tedavisi
    6 Mart 2018
  • doğum ne zaman başlar
    Doğum ne zaman başlar?
    1 Mart 2018
  • hamilelik
    Hamilelikte Allerjik Sorunlar Nelerdir?
    25 Şubat 2018
Instagram @draytunaktan
Something is wrong.
Instagram token error.
Yasal Uyarı
Bu sitede yer alan bilgiler tedavi amaçlı değildir.
@draytunaktan
Something is wrong.
Instagram token error.
Op. Dr. Aytun Aktan - Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
  • Op. Dr. Aytun Aktan
  • Blog
  • Gazete Haberleri
  • Videolar
  • İletişim
  • Prensler & Prensesler
HIZLI MENÜ